Yunanistan Haber

Yunan Dışişleri Bakanı Yardımcısından Çok Önemli Açıklamalar

“Türkiye ve Yunanistan, farklı yaklaşımlara, farklı hedeflere, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da ortak çıkarlara sahiptirler: infilak eden bir bölgede yaşayamazlar. Hindistan'dan Körfez'e, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan'a uzanan ticaret koridorlarına ilişkin tüm görkemli ve faydalı planlar buzdolabına konuldu.”

Yunanistan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Aleksandra Papadopulu, “Ortadoğu’daki kriz bizi Türkiye ile daha yakına getirecek.” Dedi. Papadopulu ABD ve AB hakkında önemli tespitlerde, eleştirilerde ve uyarılarda bulundu.

Dışişleri Bakanı Yardımcısı Aleksandra Papadopulu yaptığı önemli açıklamalarıyla gündeme oturdu. Papadopulu, “Türkiye ve Yunanistan, farklı yaklaşımlara, farklı hedeflere, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da ortak çıkarlara sahiptirler: infilak eden bir bölgede yaşayamazlar. Hindistan’dan Körfez’e, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan’a uzanan ticaret koridorlarına ilişkin tüm görkemli ve faydalı planlar buzdolabına konuldu.” İfadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Yardımcısı Aleksandra Papadopulu şunları dile getirdi:

“Türkiye ve Yunanistan, farklı yaklaşımlara, farklı hedeflere, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da ortak çıkarlara sahiptirler”

blank

“Fikir Çemberi Konferansı”nda konuşan Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandra Papadopulu, Orta Doğu’daki krizin Türk-Yunan diyaloğuna olumlu bir ivme kazandırabileceğini, zira bu krizin yayılmaması için Yunanistan ve Türkiye’nin her türlü çıkara sahip olduğunu belirtti.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandra Papadopulu, “Gazetelerde Ortadoğu’daki krizin Türk-Yunan diyaloğunu olumsuz etkileyeceğine dair birçok analiz okudum, oysa ben karşıt görüşteyim, olumlu etkileyeceği görüşündeyim.

Çünkü Türkiye ve Yunanistan, farklı yaklaşımlara, farklı hedeflere, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da ortak çıkarlara sahiptirler: infilak eden bir bölgede yaşayamazlar. Ve şu anda Orta Doğu’da yaşanan patlama ikimizi de ilgilendiriyor. Dolayısıyla bu krizin yayılmaması ikimizin de çıkarınadır. Bu anlamda iki hükümetin, ilişkileri sakin sulara götürme çabalarına yardımcı oluyor.

Yunan-Türk heyetlerinin toplantısı çok olumlu bir toplantıydı. Türk muhataplarımız da bizim gibi ilişkilerin sakin sulara girmesi gerektiği konusunda aynı olumlu ruh hali ve farkındalıkla geldiler.

Türk-Yunan diyaloğu bir günde sonuca ulaşmayacak bir süreç, Yüksek İşbirliği Konseyi’nin toplanacağı gerçeği olumlu bir gerçek, iki hükümetin bir araya gelerek ortak çıkarları ilgilendiren konuları ve yasadışı göç gibi ortak zorlukları tartışacak olması olumlu bir gerçektir.

Göç ortak bir sorundur. Tüm bu dalganın Türkiye kıyılarından ve Evros’tan (Meriç) geldiğini görüyor olabiliriz, ama Türkiye’nin başka bir biçimde göç sorunu da var. Ortadoğu’daki koşullar tüm Akdeniz havzasını ilgilendiren göç sorununun patlama riski taşıyor. Bu, Akdeniz’deki tüm ülkelerin ve hepsinden daha fazla hemen yakınında olan Yunanistan’ın sahip olduğu bir korkudur.

Doğal afetler, iklim değişikliği bölgeyi ilgilendiren ve birlikte ele alınması gereken yatay konular arasında yer alıyor. Yarın sabah iki ülkenin uyanacağı ve tüm sorunların çözüleceği düşünülmemelidir. Yunanlılarla Türklerin görüşmeleri haber olmamalıydı.

“Yunanistan bu insani yardımın Gazze’ye ulaştırılması çabalarına öncülük ediyor”

Gazze’den korkunç görüntüler görüyoruz, 7 Ekim saldırısından da aynı derecede korkunç görüntüler, ancak tüm bu kriz aynı zamanda 7 Ekim olaylarından çok önce iç ve ekonomik durumun kırılgan olduğu Mısır, Ürdün gibi ılımlı Arap hükümetlerini de etkiliyor. Hepimizde işin kontrolden çıkması kaygısı var, göç akınları var, Yunanistan yanıbaşında ama arkadaki ülkelerde de bu kaygı var.

Yunanistan ilk andan itibaren Gazze’de yaşayan 2,5 milyon Filistinlinin insani ihtiyaçlarını göz ardı edemeyeceğimizi, askeri operasyonlar ne olursa olsun saygı duyulması gereken insani hukukun var olduğunu söyledi.

İsrail’in meşru müdafaa hakkı var, elbette Hamas’ı ve terörü kınıyoruz ama yaşam hakkı olan iki buçuk milyon insanın ihtiyaçları göz ardı edilemez. Yunanistan bu insani yardımın Gazze’ye ulaştırılması çabalarına öncülük ediyor. Şu anda yardımlar kara koridorlarına kadar gidiyor. Ancak ne yapılması gerekiyorsa, Yunanistan her zaman bir öncü olacaktır.

Enerji konusu

İsrail zaten tüm enerji kaynaklarının ihracatını durdurdu ve bunları yalnızca kendisi için kullanıyor. Hindistan’dan Körfez’e, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan’a uzanan ticaret koridorlarına ilişkin tüm görkemli ve faydalı planlar buzdolabına konuldu. Muhtemelen bir karışıklık var ve bu, en azından düşmanlıklar sona erene kadar işlerin düzgün akışına yardımcı olmuyor.

“Hamas terör saldırısı zor bir mahallede zor bir zamanın fitiliydi”

Çok özel bir küresel anda, dünyamızda birçok yeniden düzenlemenin gerçekleştiği bir geçiş tarihi döneminde yaşıyoruz ve bundan 5-10 yıl sonra küresel güvenlik mimarisinin şeklinin nasıl olacağını bilmiyoruz.

Hamas’ın İsrail’e saldırısı ne kadar acımasız, kanlı ve travmatik olursa olsun, Ortadoğu’da durumun uzun yıllardır kaynamaya devam ettiğini kimse inkar edemez.

Bu hiçbir şekilde 7 Ekim’de yaşananları haklı gösteremez, ancak Orta Doğu’daki durum, bölge dışındaki bazı oyuncular bunların abartılı olduğunu düşünse bile, gelişmeler, gerçekleşmeyen hayaller ve özlemler ya da gerçek olduğu ortaya çıkan korkular bağlamında görülmelidir.

İbrahim Anlaşmaları, bölgede yolları açıkça açtı ama aynı zamanda Ortadoğu’nun tüm sorunlarının İsrail ve önemli Arap ülkelerinin yaklaşımıyla çözüleceği yaklaşımını da beraberinde getirdi.

Elbette Ortadoğu’nun sorunları da bu yaklaşımdan geçiyor ama bu bölgede var olan büyük güvensizliğin ve tehlikelerin temelinde Filistin meselesi var ve bir noktada yeniden gün yüzüne çıktı.

Amerikan dış politikasında da bazı eksiklikleri görmemiz gerekiyor. Trump’ın başkanlığının ve Biden’ın başkanlığının sonunda ise Amerika’daki yönetim- parti fark etmeksizin Çin’in yönetimini ilk, mutlak ve en önemli meselesi olarak görmektedir.

Diğer sorunları arka plana atma eğilimindeydi. Bu anlamda, doğru ya da yanlış, fark etmez, yavaş yavaş Orta Doğu’dan çekildiği, olumsuz ve yıkıcı pek çok gücü geride bıraktığı ve sonuçlarını bugün gördüğümüz dayanılmaz bir durum yarattığı izlenimini verdi.

Hamas’ın terör saldırısı, zor bir mahallede, zor bir zamanın fitiliydi ve etkileri görülüyor, hissediliyor ve daha uzun süre görülecek. Amerikalıların risklerden habersiz olduğunu düşünmüyorum, sadece dış politika önceliklerini değerlendiriyorlar, onların da önemli iç sorunları var ve aynı anda her yerde jandarma olamayacakları sonucuna varmışlar. Onlar için Çin en önemlisi, diğer her şey ikinci sırada. Onlara göre uyanış Orta Doğu değil, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıydı.

Donald Trump’ın yeni başkanlık olasılığı

Trump’a ve siyasetine, hukuki maceralarına bakış açımız ne olursa olsun, Trump’ın yüzünün arkasına ve ifade ettiklerine bakmalıyız. 2016 yılı, hala çok canlı olan ve 2016’dakinden oldukça farklı olan bir şeyi ifade ediyor. Amerika’da demografik, kültürel, politik, sosyal, ekonomik bir hareket var ve ABD gibi devasa bir ülkede meydana gelen tüm bu tektonik hareketler seçim sonucuna etki ediyor. Bu gerçeği kimse göz ardı edemez.

İç siyaset sahnesine bakıldığında, yargısal sorunları olan Trump’tır, ama fiziki varlığı açısından imajı seçmenlerde ve demokrat partide endişe yaratan Başkan Biden da var elbette. Amerika büyük bir demokrasidir ve hiç şüphesiz kendi yolunu bulacak kuvvetlere ve kuvvet rezervlerine sahiptir. Kişilerden farklı olarak olanlara dikkat etmeliyiz, sorun çok derin ve en derin sorun toplumsal eşitsizliklerdir.

Avrupa’ya kaybedilen zamanı telafi etme fırsatı

blank

Avrupa’nın olgunlaşması, Atina sokaklarında Avrupa fikri ve birleşmesi lehinde gösteri yapan tüm kuşağımın hayalidir. Avrupa rüyası benim kuşağımın istediği kadar hızlı ilerlemedi ama bu ilerlemediği anlamına gelmiyor. Avrupa’nın çekiciliği, buna uyum sağlaması, gelişmesi ve birçok krizden geçmesine rağmen hayatta kalabilmesidir.

Ukrayna, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar, çalışma şeklinin değişmesi, üretim modelleri, iç toplumsal eşitsizlikler Avrupa’nın yönetmek zorunda olduğu krizler arasında yer alıyor.

Eğer Amerika, merkezi bir sisteme sahip tek bir ülke olarak onları yönetmekte zorluk yaşıyorsa, bunu Avrupa’da yapmak çok daha zordur.

Avrupa’nın başarılı olamayacağını söylediğimi hiçbir zaman duymayacaksınız, ancak bu benim kör olduğum ve zorlukları ve zorlukları göremediğim anlamına gelmez.

Başkan Macron, birçok sorunu olan savunma çağının gelişinden bahsetti. Avrupa’nın zenginlik üreten alanlar, hammaddeler açısından kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendi kendine yetebilmesi ve kendi başına faktör olabilmesi açısından en basitinden başlayalım.

Avrupa şimdiye kadar hiçbir zaman büyük ekonomik gücünü ve değerler, kültür, ruh konularındaki yayılımını sahada gerçek bir güç haline getirmeyi başaramadı. Belki istemediğimizden, hiç gerekli görmediğimizden, belki de bu politikanın bittiğini, yumuşak gücün yeterli olduğunu düşündüğümüzden. İçinde yaşadığımız zamanlar bu konuda muhtemelen yanıldığımızı kanıtlıyor ve belki de bu bizim kaybettiğimiz zamanı telafi etme şansımızdır.

AB içinde ne kadar anlaşmazlık olursa olsun, hayatta kalırsak hep birlikte hayatta kalacağımız konusunda herkes hemfikir.

Yunanistan için “Balkanlar’ın Avrupa entegrasyonu kırmızı çizgisi”

​Yunanistan için “Balkanlar’ın Avrupa entegrasyonu kırmızı çizgidir. Hem Ukrayna’nın hem de Moldova’nın Avrupa perspektifini açıkça destekliyoruz, böyle bir sorun yok. Ama Batı Balkanların derinliğini değil. Arzu edilen entegrasyon seviyesine ulaşamadılar, ama 20 yıldır hala çabalıyorlar. Genişleme herkesin yaptığı ve performansıyla değerlendirilen bir konu, ama Yunanistan bu ülkelerin geride bırakılmasını, Avrupa’nın bir kara deliğe sahip olamayacağını kabul edemez ve biz buna gözlerimizi kapatamayız.”

Haberin devamını oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rastgele Haberler

Başa dön tuşu