Sandığa Gidiyoruz, Oylarımızı DEB Partisine Veriyoruz! Bu Kadar Açık ve Net!
Biz sesimizi, bizi dinlesinler veya dinlemesinler duyurmak zorundayız. Bağırmak zorundayız. Batı Trakya’da yaşananları tüm çıplaklığıyla göstermek anlatmak zorundayız. Onun için her Batı Trakya Türkü bu Pazar sandık başına gitmelidir ve sorumluluk içinde görevini yerine getirmelidir. Öyle “başta olanlar gitsin, bana ne“ gibi bahanelerin ardına gizlenmek bizi böler, parçalar ve zaman içinde yok oluruz.
6 – 9 Haziran 2024 tarihleri arasında Avrupa Birliği genelinde 27 üye ülkede 350 milyon kişi AP üyelerini seçmek için sandık başına gidecek. Dolayısıyla ülkemiz Yunanistan’da da 9 Haziran Pazar günü sandık başına gidilerek oy kullanılacak.
Bu seçimlerin önemi tabii ki de ülkemiz Yunanistan için büyük bir önem arz ediyor. Bunu her fırsatta Başbakanımız Miçotakis dile getiriyor. Yunanistan’ın birçok seçim bölgelerinde yaptığı konuşmalarda halka sandık başına giderek oy kullanmaları çağrısında bulunuyor. Bundan daha doğal bir şey olamaz.
Ama aynı zamanda bu seçimler Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan, hak ve hukuku Lozan Anlaşması’yla garanti altına alınan bir de Azınlık topluluğu yaşıyor. Türk Azınlık topluluğu bu topraklara ne iş göçü ne de göçmen olarak gelmedi. Bunun altını çizelim. Daha önce de vardı şimdi de var, yarın ve daha yarınlarda da diliyle diniyle kimliğiyle var olmaya devam edecek.
Bu düşünceyle yola çıktığımızda Pazar günü yapılacak seçimlerin önemi Azınlık açısından iki kat daha artıyor. Bizleri sorumluluğumuz kapsamında yazmaya, çizmeye, Batı Trakya’da yaşayan komşu ve kardeşlerimizle bir bütün olarak hareket etmeye bir bakıma mecbur kılıyor.
Bu mecburiyetin içini biraz açmam gerekirse şöyle bir sıralama yapardım. Tabii ki yazdığım bu yazıya katılanlar ve katılmayanlar olacaktır, olması da lazım. Başka türlü “basma kalıp” demokrasiden bahsetmemiz gerekecek.
Dolayısıyla biz zaten “basma kalıp” demokrasi uygulaması ile, insan hakları ve nihayetinde Lozan’dan doğan Azınlık haklarını ülkemiz yönetiminden bu şekilde alıyoruz.
Örnek vermem gerekirse, “Trakya’da Türk yoktur, siz Yunan Müslümanlarısınız” gibi garip din ve ırk tayin etmeler halen günümüzde devam ediyor. Yarın da devam edecek.
Ülkemiz Yunanistan şunu göz ardı ediyor. Din bir tercihtir ve buna birey kendi karar verir. Ama kimlik tercih işi değildir. Bir insan kimliği ile doğar, bunu tercih etme şansınız yok. Neyse odur. Bir su bardağında fırtınalar koparmaya da gerek yok.
Gelelim Pazar günkü sandık başına gitme konusuna.
“Neden gitmeliyim“ sorusuna cevap aslında çok kolay. Yüzyıllarca bu topraklarda hüküm sürmüş ve halen sürmeye devam eden ve yaşayan bir Türk Azınlık var. Eeee, bu Azınlık yarın da var olmaya devam edecek. Bunu kendi değerlerini koruyarak, kimliğini yaşatarak başarmak zorunda. Bu da öyle kolay iş değil. Bu değerlerin yok olmasını isteyen, Azınlığın entegrasyonuna değil de asimilasyonuna yönelik geceli gündüzlü çalışan bir devlet hükümet sistemi ile karşı karşıyayız.
Bu sistem şimdiye kadar şunu başardı: Batı Trakya’da çoğunluğun ekonomisini desteklerken, Azınlığın ekonomisine de etkili bir darbe vurdu. Bunu tarım alanından başlayarak diğer sektörlere de yaydı. Bunun neticesinde bölge fakirdi daha da fakirleşti.
Azınlık aileleri parçalandı, Batı Trakya tabiri ile “üç aylıklarda çalışıyorum“ (Batı Trakya’daki Türk gençleri Almanya, Hollanda, Norveç gibi ülkelere giderek bazen de sağlıksız ortamlarda çalışıyor) cümlesini son yıllarda oldukça yaygın olarak duyuyoruz ve görüyoruz.
Gençler yerinden yurdundan uzaklaşırken aileleri çocuklarını eğitmek için burada kalmaya devam ediyor. Bu da Türk Azınlığın şu an en büyük sorunlarından biri olarak kaşımıza çıkıyor. Bu aileler burada nasıl tutulur ve daha fazla göç vermeyiz. İşin bu yönüne eğilmemiz kaçınılmaz bir görevdir. Bu görev de herkesin görevidir.
Bu görev de sandıkta başlar, daha sonrası ortaya çıkacak olan şekle göre üzerinde çalışılır ve sesimizin daha gür çıkmasına yardımcı olur. Ha işte bu seçimlerin önemi de burada başlar.
Biz sesimizi, bizi dinlesinler veya dinlemesinler duyurmak zorundayız. Bağırmak zorundayız. Batı Trakya’da yaşananları tüm çıplaklığıyla göstermek anlatmak zorundayız. Onun için her Batı Trakya Türkü bu Pazar sandık başına gitmelidir ve sorumluluk içinde görevini yerine getirmelidir. Öyle “başta olanlar gitsin, bana ne“ gibi bahanelerin ardına gizlenmek bizi böler, parçalar ve zaman içinde yok oluruz.
Eğer Azınlığın bölgede bir döngü ekonomisi varsa, bu ekonominin dişlileri çalışarak elden ele, sektörden sektöre, avukata, doktora, esnafa, işçiye emekçiye ulaşıyorsa o zaman herkes görevini yerine getirmeli. Azınlık insanında para varsa bu yukarıda saydığım değişik meslek gruplarında da var. Yoksa onlarda da yok demektir.
Dolayısıyla bu Azınlık burada tutunmalıdır, bu Azınlık burada yaşamalıdır, bunun yolu da sesimizin daha güçlü çıkmasıyla olacaktır. Bağırmazsak kimse bizim sesimizi duymayacak. Onun için demokrasinin değerleriyle sandıkta bağırmak zorundayız.
Amacımız ülke içinde ülke kurmak asla değildir. Terörle, şiddetle işimiz olmaz. Amacımız insan gibi yaşamak, ülkemiz Yunanistan’a faydalı olmak, ama aynı zamanda ülkemiz Yunanistan’ın da Azınlığı göçe zorlama, asimile etme politikalarından vaz geçmesini temenni ediyoruz.