“Türkiye’nin Avrupa Savunmasına Katılımı İçin Ülkemizin ve Kıbrıs’ın (Güney) Oyları Gerekiyor”
“Müttefiklerimizi ve ortaklarımızı Türkiye'nin kabul edilemez davranışları konusunda bilgilendiriyoruz.”
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias Proto Thema gazetesine verdiği mülakatında yine Türkiye’ye yüklendi. Türkiye’nin Avrupa Savunmasına katılımı için Yunanistan ve Kıbrıs’ın (Güney) oyları gerekli olduğunu vurgulayarak Türkiye’yi üstü kapalı tehdit etti.
Dışişleri Bakanı Nikos Dendias mülakatında özetle şunları dile getirdi:
“Müttefiklerimizi ve ortaklarımızı Türkiye’nin kabul edilemez davranışları konusunda bilgilendiriyoruz.”
“Türkiye’nin gerginliği tırmandırmasına Yunanistan sağduyulu, sakin ve aynı zamanda haklarını savunma konusunda kararlılıkla, Uluslararası Hukuka ve özellikle Uluslararası Deniz Hukukuna tam saygıyla yanıt vermeyi seçti.
Kısır bir tartışmaya sürüklenmiyoruz, ne de etkileyici hareketlerde kendimizi harcarız. Stratejik ortaklarımızla bağlarımızı güçlendirerek ülkemizi diplomatik olarak zırhlı hale getiriyoruz. Müttefiklerimizi ve ortaklarımızı Türkiye’nin kabul edilemez davranışları konusunda bilgilendiriyoruz.
Madrid’deki NATO Zirvesi’nin oturum aralarında, son Avrupa Konseyi’nin sonuçlarından ve müttefiklerin Türk tarafına yönelik iknalarından da görüldüğü gibi, argümanlarımızın kabul edildiğini şimdi memnuniyetle not ediyoruz. Ve tabii ki ülkemizin caydırıcılık kapasitesini güçlendiriyoruz.
Ulusal güvenliğimiz öncelikle kendi işimizdir ve öncelikle kendi güçlü yanlarımıza dayanmaktadır. Biz duruşumuza ve ilkelerimize güvenen, kendine güvenen bir ülkeyiz. Gerçekten aktif bir dış politika ile daha geniş bölgede söz ve rol sahibi olmayı başardık. Bu nedenle komşu ülkemizin ittifaklarına ve emellerine göre kendimizi farklılaştırmıyoruz.
“Türkiye ile pozitif gündeme biz son vermedik”
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi sürecine, Güven Artırıcı Önlemlere, Keşif Temaslarına, siyasi diyaloğa ve pozitif gündeme biz son vermedik. Yunanistan gerilimi azaltmak istiyor ve Ankara ile açık iletişim kanallarını sürdürmeyi ve her zaman Uluslararası Hukuka dayalı yapıcı bir diyalog kurmayı içtenlikle bekliyor.
Bu yıl yazı ne kadar sakin geçireceğimiz, Türkiye’nin tavrına bağlı olacak. Türkiye’deki siyasi liderliğin temsilcileri, muhalefet ve çeşitli analistler, Yunanistan’a karşı özel bir sözlü saldırı yarışına girmiş görünüyor. Temelsiz yasal iddialara, anekdot anlatılarına, saçma iddialara ve hatta Başbakan da dahil olmak üzere, Yunan hükümetinin üyelerine yönelik kişisel hakaretlere kadar vardılar. Adil olmak gerekirse, her gün sadece hükümet yetkililerinden değil, Türkiye’nin siyasi dünyasının önemli bir bölümünden ilgili açıklamaları okuyor veya duyuyoruz.
“Yunan karşıtı” ifadelerin son zamanlardaki rekabeti, Türk toplumunun önemli bir bölümünün, özellikle de komşu ülkenin Avrupa perspektifini dört gözle bekleyen, Yunanistan’a karşı hala sahip olduğu dostane duyguları yansıtan insanları etkilemiyor. Ne de olsa, Türk toplumunun Avrupa yanlısı kesimiyle özel bir yakınlık hisseden Yunan toplumunda da aynı şeyler oluyor.
“Türkiye’nin Ege adaları üzerindeki egemenliğimizi sorgulaması tehlikelidir”
Adaların askerisizleştirilmesi talebi ise yasal olarak tamamen tutarsız ve esasen komşu ülke tarafından sunulan genel revizyonist anlatım mozaiğinin bir parçasıdır. Yunanistan’ın pozisyonu, Uluslararası Hukuka, uluslararası anlaşmalara, Birleşmiş Milletler Sözleşmesine, devletlerin toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini koruma temel hakkına dayanmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin Ege adaları üzerindeki egemenliğimizi sorgulaması, onların askerden arındırılmasıyla ilişkilendirdiği yeni anlatısı, özellikle şu anda tedirgin edici ve tehlikelidir.
Bu nedenle Yunanistan, hem ortaklarını hem de uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek için kampanyasını yoğunlaştırdı, esasen Türk iddialarını yerle bir eden tepkilerin çoğunun yaşanmasının diğer devletlerin de bu iddiaların mantığa dayalı olmadığını fark ettiklerini gösteriyor.
“NATO Zirvesinde Türkiye’nin kazanımı yok, iki kat zararlı çıktı”
NATO Zirvesi’ne gelince de Türkiye’nin önemli bir kazanımı yok ve en azından uluslararası düzeyde iki kat zararlı çıktı. Terör konusunda Türkiye, DAİŞ’e karşı savaşan Suriyeli Kürtleri ‘terörist’ ilan etmeyi başaramadı. Şüphelilerin olası iadelerine ilişkin olarak, bunlar Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi temelinde incelenecektir. Nasılsa bu zaten olacaktı. Türkiye’ye silah sistemleri ihracatı konusunda, İsveç ve Finlandiya ihracatının ihmal edilebilir düzeyde olmasının yanı sıra, söz konusu ülkeler yine de ilgili Avrupa kararlarına tabidir.
Türkiye’nin Avrupa savunmasına katılımı için AB üye devletlerinin, yani ülkemizin ve Kıbrıs’ın (Güney) da oybirliği gerekiyor. Ve tabii ki bu konudaki tavrımız, Kıbrıs’ın da, Türk davranışına bağlı olacaktır. Türkiye, NATO’nun bütünlüğünü tehlikeye atmakta tereddüt etmeyen, kararsız bir müttefik imajını güçlendirdi.”