Batı Trakya’da Müftülükler, İstanbul’da Patrikhane ve Mütekabiliyet
Keşke bizler de Batı Trakya’da, İstanbul’daki Patrik ve cemaati kadar şanslı olabilme imkanına sahip olabilseydik. Ama ne yazık….
Yunanistan tarafından yıllardır süregelen bir baskıcı ve keyfi uygulamayla Batı Trakya’daki Müftülüklerin işleyişi, İstanbul’daki Patrikhanenin Türkiye’nin müdahil olmadan işleyişiyle karşılaştırıldığında, Patrikhane ve Patrik dini görevlerini Avrupa ülkelerinde olmayan bir demokrasiyle yerine getirebilme imkanına sahip.
Keşke bizler de Batı Trakya’da, İstanbul’daki Patrik ve cemaati kadar şanslı olabilme imkanına sahip olabilseydik. Ama ne yazık….
Ama kenarda bekleyen ve Türkiye tarafından Yunanistan’a karşı uygulanmayan bir Mütekabiliyet var. Mütekabiliyet, uluslararası ilişkilerde ve hukukta sıklıkla kullanılan bir terimdir.
Temel olarak, devletler veya taraflar arasında karşılıklı hak ve yükümlülüklerin eşitlenmesi ilkesini ifade eder.
Bu prensip, bir devletin veya tarafın diğerine tanıdığı haklar veya imtiyazlar karşılığında, aynı türden hak ve imtiyazları elde etme hakkına sahip olmasını sağlar.
Mütekabiliyet, diplomatik ilişkilerde, ticaret anlaşmalarında ve diğer uluslararası antlaşmalarda adil bir dengeyi korumak için önemli bir ilke olarak kabul edilir.
Fener Rum Patrikhanesinin tüm din görevlilerini en üst makamından en alt seviyedeki makamına kadar Türkiye atamalı.
NEDEN Mİ?
Yunanistan Batı Trakya’da, Türk azınlığın Müftüleri Yunan hükümeti tarafından atanırken, Türkiye’de Fener Rum Patrikhanesi’ne o kadar geniş olanaklar tanınmıştır ki, Patrikhane Lozan Anlaşması’na aykırı olarak kendisini “ekümenik” ilan edebilmekte ve istediği propagandayı yapabilmektedir.
En önemlisi, Türkiye Patrik atamasını yapmamakta, bu yetkiyi tamamen Patrikhane’ye bırakmaktadır.
Bu durum, Türkiye ve Yunanistan arasındaki mütekabiliyet ilkesine aykırı bir dengesizlik oluşturuyor.
Yunanistan, Türk azınlığın dini liderlerini, yani Müftüleri, Azınlıkla istişare etmeden, dini özerkliklerine saygı duymadan keyfi bir uygulamayla kendi belirlediği şekilde atarken, Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi’ne oldukça geniş bir serbestlik tanıyor.
Patrikhane, Lozan Anlaşması’na aykırı olmasına rağmen kendini “ekümenik” olarak tanımlayabiliyor ve bu tanımı kullanarak uluslararası alanda çeşitli faaliyetlerde bulunabiliyor.
Mahkeme koridorlarında ve Emniyet Müdürlüklerinde geçen bir ömür
Batı Trakya’daki Azınlığın seçtiği Müftüler ise Yunanistan tarafından bırakın göreve başlamalarına, basit bir dini törene katıldıklarını yasadışı buluyor ve Müftüleri yıllarca demokrasinin kılıcı eşliğinde hukuk baskısıyla mahkeme koridorlarında sürüm sürüm süründürüyor.
Sonra da Batı Trakya’daki azınlığın Lozan’dan kaynaklanan hakların verildiğini ve de bunun Avrupa’da diğer ülkelere örnek olarak gösterilmesi için lobi faliyetlerine aralıksız devam ediyor. Oysa Batı Trakya’daki gerçek Yunanistan’ın savunduğunun tam tersi.
Dahası, Rum azınlığın Patrik seçiminde Türkiye’nin müdahalesi bulunmuyor; patrikler kendi toplulukları içinde seçiliyor. Bu da, Yunanistan’ın Türk azınlığa yönelik kısıtlayıcı yaklaşımına karşılık, Türkiye’nin çok daha geniş bir özgürlük tanıdığı bir durum yaratıyor.
Bu dengesizlik, mütekabiliyet ilkesine aykırı olarak Türkiye’nin daha fazla hak ve özgürlük tanıdığı, Yunanistan’ın ise kendi azınlıklarına aynı derecede haklar sağlamadığı bir durumu ortaya koyuyor.
Bunca zamandır tanınan geniş özgürlük ve hoşgörüye rağmen, Yunanistan’dan Türkiye’ye yönelik karalayıcı propagandalarını son haddine kadar sürdürmektedir. Bu durum, Avrupa’da da Türkiye’ye karşı olumsuz bir hava oluşmasına neden olmaktadır.
Dolayısıyla, bu dengesizliği gidermek ve karşılıklı haklar temelinde daha adil bir ilişki kurmak adına, Türkiye’nin de Fener Rum Patriği’ni atama yetkisini elinde bulundurması gerekmektedir. Bu konuda gerekli adımları atmanın zamanı çoktan gelmiştir.
Neden mi?
Son marifet olarak, Batı Trakya Gümülcine’de Celal Bayar Azınlık Ortaokulu ve Lisesi’nin ismi hakkında Yunan Müdür Yardımcısının dile getiriş şekli “Yunan Αzınlık Ortaokul ve Lisesi”, “sütte yananın yoğurdu üfleyerek içmesine” neden olacak tarzdan.
Eh! bu kadarına da pes artık!
Bir kez daha “Kırk Yıllık Kani Olur Mu Yani” hatırlatmasını yapalım dedik…..