“Kıbrıs’ta Anlaşma Sadece Bir Çerçeve İçinde Olmalıdır”
"Öncelikle Sayın Erdoğan'ı yeniden Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçilmesinden dolayı tebrik ediyor, yakın zamanda hem Kıbrıs sorunu hem de Türk-Yunan ilişkileri açısından olumlu gelişmeler olacağına dair umut ve beklentimi ifade ediyorum."
Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı, AB’nin Kıbrıs sorunuyla ilgili diyaloğun yeniden başlatılmasına dahil olmasını neden desteklediğini açıklıyor ve hidrokarbonların işletilmesindeki olası sinerjilerden bahsediyor.
Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanlığındaki ilk 100 gününün tamamlanmasından birkaç gün sonra Nikos Hristodulidis Yunanistan’da “Vima” gazetesine değerlendirdi.
Cumhurbaşkan Nikos Hristodulidis şunları dile getirdi:
“Daha 1 Mart’ta göreve başlamadan önce önceliklerimizi ve belirli girişimlerle yönetmemiz gerekenleri belirlemiştim. Her zaman Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve himayesinde AB tarafında öncü bir rol için özel bir teklif ortaya koyarak, çıkmazın kırılması ve Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelerin yeniden başlatılması için gerekli koşulların yaratılması için derhal harekete geçtik. Aynı zamanda, enerji sektöründeki politikamızı, bu sektörde ortaya çıkan zorlukları dikkate alarak yeniden belirlemeye öncelik verdik ve aynı zamanda, verimli ve güvenilirliğini ortaya koyan bir şekilde, başarılı bir şekilde ele aldığımıza inanıyorum. Kıbrıs konusunda benim için son derece önemli bir konu olan ABD ve İngiltere tarafından açıklanan gerçek ve tüzel kişilere yönelik yaptırımlar konusu.
Belirttiğim gibi, en büyük önceliğim çıkmaza son vermek ve Crans Montana’da görüşmelere kaldığı yerden devam etmek. AB’nin, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, çıkmazdan kurtulmayı amaçlayan, daha aktif ve lider katılımına yönelik teklifimi de bu çerçevede geliştirdim.
AB, Avrupa-Türkiye ilişkilerinin tüm yelpazesini dikkate alarak, müzakerelerin yeniden başlaması ve Kıbrıs sorununun çözülmesi ile ilgili tüm taraflar için karşılıklı yarar sağlayan bir duruma yol açabilecek tüm bu araçlara ve teşviklere sahiptir.
Bu önerimi Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Komisyonu başkanının, Avrupa Parlamentosu başkanının ve Avrupa Parlamentosu’nun genel kurulunun huzurunda, oradaki son ziyaretim sırasında ve ayrıca Başkan Macron ve Paris’e yaptığım ziyaretler sırasında geliştirdim. Şansölye Solz ile ise Berlin’de gündeme getirdim. Ayrıca Hollanda Başbakanı ve Avusturya Şansölyesi gibi diğer liderlerle konuyu uzun uzadıya tartışma fırsatım oldu. Muhataplarımın inisiyatifimize ve hazır olmamıza olumlu yaklaşmasını ve en önemlisi bunun uygulanması için çalışmasını olumlu buluyorum. Bu vesileyle, her zaman Birleşmiş Milletler çerçevesinde konuştuğumuzu ve AB’nin rolünün BM’yi desteklemek ve güçlendirmek olduğunu açıklığa kavuşturmak isterim.
Türkiye tarafından gelişen durumu ve Gazimağusa’daki ihlalleri yakından izliyoruz ve tüm uluslararası forumlarda hareket ediyoruz, uygun tüm diplomatik adımları atıyoruz.
Yalnızca Kıbrıs sorununun üzerinde anlaşmaya varılan çerçeve temelinde çözülmesi yeni oldubittileri önleyecektir. Bu nedenle, mevcut durumun Kıbrıs sorununun çözümü olamayacağını ve geçen zamanın yeni oldubittiler yarattığını ve Kıbrıs sorununun çözülmesi ihtimalini daha da uzaklaştırdığını hatırlatmaktan usanmayacağım. Bu nedenle müzakereleri yeniden başlatmak için her türlü çabayı göstermemiz gerektiğine inanıyoruz. Türk tarafındaki durumu ve Gazimağusa’daki ihlalleri yakından izliyoruz ve Türkiye’nin herhangi bir planını durdurmak için BM’ye başvurmak da dahil olmak üzere tüm uygun diplomatik adımları atarak tüm uluslararası forumlarda hareket ediyoruz.
Göç, Kıbrıs için büyük bir sorun çünkü adaya göç akımları ülkemiz nüfusunun yüzde 6’sını aşıyor. Büyük bir çoğunluğu, neredeyse %95’i Türkiye tarafından işgal altındaki topraklara geliyor ve daha sonra serbest bölgelere veya doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz yoluyla fiilen kontrol ettiği bölgelere geçiyor. Seçim öncesi duyurularımdan biri gerçekten de Göçmen Bakan Yardımcılığının oluşturulması ve bu yönde hararetle çalışıyoruz ve yakın gelecekte ilgili teklifin Meclis’e iletileceğini umuyoruz. Başından beri, iltica başvurularının işleme alınma sürelerini yoğunlaştırmayı ve azaltmayı ve hızlı geri dönüşleri hedefledik. Son zamanlarda Kıbrıs’a yasa dışı yollardan gelenlerden daha fazla göçmeni ülkelerine döndürmeyi başardık ve bu bizim ulaşmak istediğimiz bir hedef. Aynı zamanda, hem Türkiye’den gelen akışların azaltılması yönünde hem de geri dönüşler konusunda AB’nin yardımına ihtiyacımız var. Bakan Yardımcılığının kurulması, daha iyi bir koordinasyona (bugün pek çok devlet kurumu konuyla ilgilenmektedir) ve daha hızlı prosedürlere yardımcı olacaktır.
Umarım Sayın Erdoğan’ın bu yeni dönemi, Türkiye’nin revizyonizmi ve uluslararası hukuka saygısızlığı nedeniyle son yıllarda Güney Akdeniz’de yaşadıklarımızın bir benzeri olmaz.
Öncelikle Sayın Erdoğan’ı yeniden Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçilmesinden dolayı tebrik ediyor, yakın zamanda hem Kıbrıs sorunu hem de Türk-Yunan ilişkileri açısından olumlu gelişmeler olacağına dair umut ve beklentimi ifade ediyorum. Bunlar doğrudan iç içe geçmiş konulardır. Sayın Erdoğan’ın seçilmesinin ardından Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB üye ülkelerinin liderleriyle telefon görüşmesi yaptığı ve diğer şeylerin yanı sıra Avrupa’da olumlu gelişmeler arzusunu dile getirdiği bilgisini aldım. Sayın Erdoğan gerçekten böyle bir şey istiyorsa, buna olumlu bir yönde ve yapıcı bir şekilde müdahil olmaya hazırız çünkü böyle bir perspektif, AB’nin kendi kararlarına dayalı olarak Kıbrıs sorununda olumlu gelişmeler gerektirir. Bu benim kendi yaklaşımımın genel ruhudur. Coğrafyayı değiştiremeyeceğimizi göz önünde bulundurarak, Sayın Erdoğan’ın bu yeni dönemine, Türkiye’nin revizyonizmi ve uluslararası hukuka saygısızlığı nedeniyle son yıllarda Güney Akdeniz’de bölgede hakim olan güvenlik, istikrar ve iyi komşuluk koşullarına yönelik hareketler ve eylemlerin yaşadıklarımıza damgasını vurmamasını temenni ediyorum.
Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin düzelmesinin Kıbrıs sorununa olumlu yansımaları olacağı -sanırım- aşikardır. Ne de olsa, Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşmesinin Kıbrıs sorununun çözümünden geçtiği tüm Yunan hükümetlerinin kararlı duruşudur. Dolayısıyla Türk-Yunan ilişkilerinde düzelme olursa daha iyi bir ortam oluşur ve Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik her türlü çaba kolaylaştırılır.
Uluslararası gelişmeler ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin etkileri dikkate alındığında, amacımız bir yandan Kıbrıs’ın iç ihtiyaçlarının karşılanması ve elektrik fiyatlarının düşürülmesi için sinerji yaratmak, diğer yandan ihtiyaç ve enerjinin değerlendirilmesidir. AB’nin Rus doğal gazından kurtulma çabası. Elde etmek istediğimiz sinerjiler, özellikle iki temel gerçeği ilgilendiriyor. İlki, Kıbrıs’ın iç pazarı ve yüksek elektrik maliyetiyle nasıl başa çıktığımız ve ikincisi, yeni enerji koridorları bulmak için AB’nin mevcut çabalarından nasıl yararlandığımızla ilgilidir. Bu nedenle, komşu ülkelerle sinerji ve işbirlikleri oluşturmak arzusuyla, net ve spesifik bir yönelim ve strateji ile bu iki yönde ilerliyoruz.
Kıbrıs’ın ilk andan itibaren hiçbir tereddüt göstermeden tarihin doğru tarafında, Ukrayna halkının yanında yer aldığını ve uluslararası hukukun aleni ihlaline karşı tüm AB kararlarına katıldığını söyleyerek başlayayım. Devam eden işgal ve toprak bütünlüğünün alenen ihlalinden muzdarip bir ülke olarak bizim için başka seçenek yok. Savaşın sona ermesiyle ilgili veriler ve perspektifler ne yazık ki olumlu değil. Umarım uluslararası toplumun baskısı, işgali sona erdirmek ve Ukrayna’ya uluslararası meşruiyeti geri getirmek için çalışır. Bu doğrultuda uygulanan yaptırımların yanı sıra diplomatik çabalar da artırılmalıdır.”