“Erdoğan’la Buluşmalıyız ve Konuşmalıyız”
"Tayyip Erdoğan ile İstanbul'da yaptığım görüşmede ortam iyiydi ve gerilimi bir kenara bırakabileceğimizi umuyordum."
Miçotakis, devlet televizyonu ERT’e verdiği röportajda, Türkiye ile ilişkiler ve diğer dış politika konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Miçotakis özetle şunları dile getirdi:
“Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde Türkiye’nin dalgalı söylemine oldukça alışığım. Tayyip Erdoğan ile İstanbul’da yaptığım görüşmede ortam iyiydi ve gerilimi bir kenara bırakabileceğimizi umuyordum.
İstanbul görüşmesinden sonra ilk haftalar sakin geçti, ardından Doğu Ege’deki yerleşim adaları üzerinde aşırı uçuşlar arttı ve Yunanistan olarak belirlediğim “kırmızı çizgiyi” adalarımızın egemenliği ile ilgili her türlü tartışmaya giremeyeceğimizi bizzat kendisine aktardım.
Yunanistan ile ilişkilerinde provokasyon ve gerilimin ilk adımını atan Türkiye, Kasım 2019’da provokatif ve yasadışı Türk-Libya mutabakatını imzaladı, Mart 2020’de ise mülteci konusunu araçsallaştırdı.
Zamanımızda benzeri görülmemiş bir olayla, bir savaşla karşı karşıyayız ve zamanımızın sorunu, genellikle başka zamanların emperyal fantezilerine göndermeler yapan geniş kapsamlı bir revizyonizme nasıl yanıt verileceğidir.
Türkiye’nin birçok kez bu retoriği benimsediğini, ancak şu anda kenarda bıraktığını görmek için çok fazla hayal gücü gerektiğini düşünmüyorum. Bu nedenle, temel mantık hüküm sürerse, daha fazla tırmanma olmayacaktır.
Gerekli olan her şeyi yapacağız. Yunanlılar, ülkenin sadece güçlü bir caydırıcılığa sahip olmadığı konusunda kesinlikle kendilerini güvende hissetmeliler. Bu üç yıl içerisinde bunu başardığımıza inanıyorum. Ama aynı zamanda Yunanistan’ın çok güçlü müttefikleri var. Sınırların zorla ihlal edilemeyeceğini ve devletler arasındaki farklılıkların uluslararası hukukta tek bir referans noktası ile çözülmesi gerektiğini anlayan ülkeler çerçevesinin bir parçasıdır.
Söylemlerde büyük bir gerginliğe sahibiz, ancak sahada değil ve her zorlukta Yunan halkının her zaman birlik içinde olduğunu ve ulusal meselelerde zor durumları yöneten herhangi bir liderliği desteklediğini biliyoruz.
Türkiye, tartışmayı Türk hükümetinin karşılaşabileceği iç sorunlardan uzaklaştırmak için şu anda komşu ülkeye yönelik iddia edilen tehditleri öne sürüyor. Türkiye mali zorluklarla karşı karşıya.
Türkiye’de bugün Yunanistan’ın Türkiye’yi tehdit edebileceğine inanan, düşünen bir insan olduğunu düşünmüyorum. Kesinlikle hiçbir uluslararası forumda bu teori en ufak bir inandırıcılığa kavuşturulamaz.
Sanırım bir noktada buluşacağız. Buluşmalıyız ve konuşmalıyız.
Ve size söyledim, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da söylediğim gibi, aynı fikirde olmadığımız konusunda hemfikir olmalıyız, ancak farklılıklarımızı çözme bağlamında da hemfikir olmalıyız. Ayrıca argümanlarımızın ne zaman irrasyonellik alanına ulaştığını da anlamamız gerekir. Çünkü mantıksız olanla diyalog kuramayız.
Türkiye’ye yönelik benzeri bir söylemi benim de benimsemem çok kolay olacaktır. Bunu yapmayacağım. Yangına yağ atmak ulusal olarak sorumsuzca bir hareket olur. Dış siyaseti hiçbir zaman iç siyasetle asla karıştırmam. Ve sonuç olarak, Yunan tezlerini savunmaya sakin bir güvenle devam edeceğim. İster Avrupa Birliği, ister NATO, ister ikili temaslarım olsun, bulunduğum her uluslararası forumda bunu yapacağım. Türkiye’yi hedef alma ve kimseye parmak sallama havasında değilim. Ancak bu zor zamanda Avrupa için, NATO için, ABD için başka bir belirsizlik kaynağına sahip olmanın, NATO’nun güneydoğu kanadında büyük bir sorun olacağını herkese açıklayacağım.
Benim Kongrede yaptığım konuşma Türkiye tarafından eleştiriliyor. Türkiye, ABD’li senatörlerin ve Kongre üyelerinin benim söylediklerime tepkisini değil de, benim konuşmamı eleştiriyor.
Yunanlıların kendilerini tamamen güvende hissetmeleri için gerekeni yapacağız.”