Yunanistan Haber

Atina’da Önemli Bir Etkinlik: “Recep Tayyip Erdoğan: Bir Yunan’ın Gözüyle”

"Naftemporiki.gr" gazetesinin müdürü gazeteci Mihalis Psilos tarafından kaleme alınan "Recep Tayyip Erdoğan: Bir Yunan'ın Gözüyle" kitabın tanıtımı 27 Kasım 2024 Çarşamba günü akşam üzeri Atina’da Eski Parlamento binası salonunda yapıldı.

“Naftemporiki.gr” gazetesinin müdürü gazeteci Mihalis Psilos tarafından kaleme alınan “Recep Tayyip Erdoğan: Bir Yunan’ın Gözüyle” kitabın tanıtımı 27 Kasım 2024 Çarşamba günü akşam üzeri Atina’da Eski Parlamento binası salonunda yapıldı.

Kitabın tanıtım etkinliğinde emekli eski Ankara Büyükelçisi Petros Mavroidis, eski Dışişleri Bakanı Nikos Koçias, eski Bakan Yardımcısı Yiannis Valinakis, “Pedio” yayınlarının sahibi Pavlos Papahristophilu ve yazarı kitap hakkında konuştular.

Kitabın tanıtım etkinliğine, eski Başbakan Kostas Karamanlis, eski Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos, eski Başbakan ve Yüksek Mahkeme Başkanı Vasiliki Thanu, Parlamentodaki tüm siyasi partilerden temsilciler, milletvekilleri ve gazeteciler katıldı.

Etkinliğin moderatörlüğünü “Estia” gazetesi editörü gazeteci Manolis Kottakis yaptı. Kottakis açılış konuşmasında, “bugünkü tanıtım oldukça yoğun gelişmelerin yaşandığı ve atmosferin değiştiği bir günde yapılıyor. Türkiye Savunma Bakanı Güler’in “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin izni olmadan hiçbir şey yapılamayacağını” resmileştirmesi gibi.” İfadelerini kullandı.

“Olayları tavizsiz ve indirimsiz yakından takip edelim”

Yunanistan’ın eski Türkiye Büyükelçisi Petros Mavroidis, “naftemporiki.gr” yöneticisi Mihalis Psilos tarafından kaleme alınan “Recep Tayyip Erdoğan: Bir Yunan’ın Gözüyle” kitabın tanıtımında konuştu.

Emekli Büyükelçi Mavroidis konuşmasında Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında görüşlerini dile getirdi.

Büyükelçi Petros Mavroidis, Mihalis Psilos’un kitabını, “Erdoğan’ın Türkiye’sinde dünün ve bugünün imajını ortaya koyan mükemmel bir çalışma” olarak nitelendirdi.

Büyükelçi Petros Mavroidis şunları dile getirdi:

“Komşumuzu, onun gerçek özlemlerini, niyetlerini ve hareketlerini ne kadar erken tanıyıp anlarsak, Yunanistan için o kadar iyi olur ve Mihalis Psilos’un kitabının bize sunduğu şey de bu.

Mihalis Psilos’un kitabını okuyunca komşumuzu ne kadar tanıdığımız sorusu ortaya çıkıyor. Yanımızda olup bitenlere dair bilgimiz sınırlıdır.

Yazar, enflasyon, insan hakları, Kürt meselesi ve dış politika, ABD ve Rusya ile ilişkiler gibi iç cephede Türkiye’nin sıcak konularının hem de Türk-Libya mutabakatı, Mavi Vatan gibi sıcak konuların analizini yapmaktan çekinmiyor.

Kitabı okurken duygulandığımı itiraf ediyorum. Yurt dışındaki ilk görevimin yanı sıra Ankara’daki dönemimin anılarını da canlandırdı.

Türk milleti, Sultan olsun, Kemal olsun, Erdoğan olsun, liderine, hükümdarına ve onun çizdiği çizgiye itaat eder. Toplum adına hükümdara sivil itaat her Müslümanın görevidir. Yurt içinde ve yurt dışında birçok örnekleri var.

Erdoğan 21-22 yıldır ülkeyi farklı özelliklerle yönetiyor. %37-45’lik bir seçim tabanına sahip olan tüm seçim yarışlarında galip geldi. AKP’nin uzun yıllar süren iktidarı ve orta sınıfın ve Türk toplumunun alt katmanlarının güçlenmesi, Erdoğan’a istikrarlı bir destek yüzdesinin oluşmasıyla sonuçlandı.

Erdoğan, en azından ilk on yılında, sosyal adalet ve sosyal yardımların genişletilmesi konularına büyük önem verdi.

2016’daki başarısız darbe girişimi ve dayattığı Başkanlık sistemi sonrasında ülkenin kontrolü tamamen elinde. Kamuda halen devam eden binlerce tutuklama ve soruşturmaya imza atmış, bugün özel sektörde ise kendi mali malzemesini yaratmıştır. Tipik olarak bir şirketin üstlendiği kamu projelerinde projenin AKP’ye yakın daha küçük şirketlerle ilerlemesi gerektiğini belirtmeliyiz. Kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesine yardımcı olan milliyetçi Bahçeli ile işbirliği, AKP’yi daha dindar bir iç politikaya yönelmeye itti.

Gerek gelecekte gerekse Erdoğan sonrası dönemde başımıza ne gelirse gelsin, zamanı geldiğinde, olayları yakından takip etmeli ve egemenlik haklarımızdan ödün vermeden, taviz vermeden ele almalıyız.”

Eski Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias da bir selamlama konuşması yaptı. Kocias konuşmasında şunları dile getirdi:

“Ülkemiz için en büyük tehlike, Erdoğan’ın Yunanistan’ı Finleştirme çabasıdır”

“Kitap, Tayyip Erdoğan’ın başarısının sırrını, ülkesinin muhafazakar kalbiyle ilişkiler kurma becerisini anlatıyor. Kitap ‘kelimenin tam anlamıyla, kaliteli ve gazetecilik yazısıyla bilimsel bir inceleme olarak büyük gerçeklerin romanı’ olarak yazılmış. Bize, Erdoğan’ın yoksul mahallelerden kendisini ülkesinde nasıl iktidarın merkezinde bulduğunu anlatıyor. Başından beri İslamcı mıydı? yoksa Gezi Parkı protestolarından sonra mı döndü?  Ruhunun derinliklerinde İslamcılık ve otoriterlik vardı.

Ülkemiz için en büyük tehlike, Erdoğan’ın Yunanistan’ı Finleştirme çabasıdır. Bu ne demek? Haklarınızın size dayatmak isteyen gücün onayına sunulması. Casus Belli (Savaş Nedeni), ihlaller, Evros’ta (Meriç) yaşananlar ve işgal ettikleri adacık ve Kassos’ta (Çoban Adası) yaşananlar. Hükümet hamleleriyle Türkiye’nin arzularına yer açıyor.

Kasos (Çoban Adası) olaylarını iletişimle örtbas etmek çözüm değil. Erdoğan’ın istediği Yunanistan’ı küçük ortak haline getirmek. Eski Başbakanın deyimiyle, “pazarlayıcılar” diye anılan ve Türk şirketleriyle ekonomik işbirliğinde küçük ortak rolünü oynamakta hiç sorun yaşamayan işadamları var.

Kıbrıs’ın terk edilmesi ve Türkiye-Libya mutabakatı konusunun ele alınma şekli hükümetin hatalarıydı.

Türkiye, zayıf bir liderlikle, birçok iç sorunu olan bir rakiple karşı karşıya olduğunu ve gerilimleri önleme becerisinde boşluklar olduğunu hissettiğinde saldırganlaşıyor. Kendi, (Türkiye) Uluslararası Hukuka başvurmadan hiçbir uygulayıcı eylemde bulunmadı.

Geleneksel olarak en azından yaz aylarında ekonomik faaliyet gösteren ve bölge valilerinin inşaat faaliyetlerini yasaklama talimatı aldığı adalar var.

Uluslararası Adalet Divanı’na gitmeden önce başka ne yapmalıyız: Türkiye’yi uluslararası deniz hukukunu kabul etmeye zorlamalıyız. Casus Belli’yi (savaş nedeni) kaldırmadan uluslararası mahkemeye gidemeyiz. Kıbrıs meselesi Yunan-Türk bağlantısından ayrılırsa olmaz.”

Karamanlis hükümetleri döneminde Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Yannis Valinakis de yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Acaba askeri makinemizin daha sonuç verici mi olması gerekiyor?”

“Bir dizi sorun yaşadığımız komşu ülkenin lideri hakkında yorum yapmak zor. Kitap, deneyimli bir politikacının ülkesi için vizyonu olan bağnaz bir lidere dönüşümünü anlatıyor.

Yunanistan’ın izlediği caydırıcılık stratejisi, Türkiye’nin iddialarını gündeminden düşürmemiş ve bunun uluslararası hukuka başvurmanın ötesinde, askeri, ekonomik, diplomatik, ulusal gücün güçlendirilmesi yönünde değiştirilmesi ve vurgulanması gerektiği sonucuna varmıştır.

Kıvrak bir dille, Bay. Psilos, Erdoğan’ın nereden geldiğine, çocukluğuna, siyasetin İslamcı unsuruna olan hayranlığına, AKP’nin kuruluşu ve iktidara yükselişiyle geçirdiği evrime irdeliyor.

Onunla ilk kez Başbakan seçildikten hemen sonra İstanbul’daki AKP parti kongresinde tanıştım. O zamanlar onun Türk siyaset sahnesine yeni bir şey getirdiğine inanıyorduk. Ve bu aslında Kemalistler açısından yeni bir şeydi. Kıta sahanlığından bahsediyorduk ama O, (Erdoğan) o zaman bunun ne olduğunu anlamamış gibiydi. Avrupa perspektifi hedefine ulaşmak için bazı tavizler vermeye istekli görünüyordu. Ama bunun gerçek bir hedef olduğundan kesinlikle emin değildik. Avrupa perspektifi ona Kemalistler üzerinde baskı kurma, onları bir kenara bırakma olanağı verdi. Reform yapmaya ve yolsuzluğun üstesinden gelmeye istekli görünüyordu. Her şey onun lehine çalışıyordu.

Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra bunun çocukluğundan beri hayali olduğunu söyledi. Yani muhtemelen çocukluğundan beri bugün gördüğümüz arzulara sahipti.

Bugün Erdoğan yönetimindeki Türkiye politikasını değiştirdi ve büyük bir savunma sanayisi ve İnsansız Hava Araçları gibi modern silahlar geliştirdi. Diplomatik alanda dünyanın her yerinde rol sahibi olmayı amaçlayan çok yönlü bir faaliyet geliştirdi. Diğer liderlerle karşılaştırıldığında Erdoğan, güçlü olanlarla işlem yapıyor ve tehditkar, zayıf olarak değerlendirdiği kişilere ise şantaj yapıyor.

Yunanistan-Türkiye konularında biraz sabırsızlaştı. Yunanistan’la yaşanan sorunları önemli gördüğü için sabrının biraz tükendiği hissine kapılıyorum. Bizim her defasında tenekeyi tekmelediğimizi, yani Türkiye gündemini onun istediği gibi oturup birlikte tartışmaya hazır olmadığımızı düşünüyor. Deniz parkları, elektrik bağlantı kablosu vb. gibi sürekli yeni eklemelerle zenginleşen bir gündemden bahsediyorum.

Türkiye’nin iddialarında artış var. İzlediğimiz caydırıcı stratejinin Türkiye’nin iddialarını en aza indirmede başarılı olup olmadığı sorusunu soruyorum. Bunları engellememekle kalmadık, aynı zamanda bu iddiaların listesi de büyümeye devam ediyor.

Dolayısıyla 50 yıl sonra bu stratejinin işe yaramadığını gördüğümüzde şu soru ortaya çıkıyor: Aynı stratejiye devam mı edeceğiz? Yoksa geliştirmeli miyiz? Acaba askeri makinemizin daha sonuç verici mi olması gerekiyor? Diplomatik alanlarda daha fazlasını mı yapmalıyız? Acaba AB’deki konumumuzu daha fazla güçlendirmeli miyiz? AB üyeliğimizi ve Yunan asıllı Amerikalıların Kongre’deki varlığını kullanmadan, ikili bir diyaloğa girdik. Bunlar kullanmamız gereken iki büyük silah. İddialarını geri çekmeden, arzu ettiği her şeyi almasına izin mi vereceğiz?

Türkiye sorununa” iki şekilde bakılabilir. Birincisi, şu anda resmi olarak takip ettiğimiz şey: Türk iddialarının iç tüketime yönelik olduğu ve bu nedenle endişelenmemize gerek olmadığı. İkincisi ise, Türkiye tehlikesinin büyüdüğüne ve önümüzdeki yıllarda daha da artacağına, dolayısıyla başka bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğuna inanmaktır. Bugünkü politikayla bununla baş edemeyiz.”

Son olarak kitabın yazarı olan “Naftemporiki.gr” gazetesinin müdürü gazeteci Mihalis Psilos söz alarak, büyükanne ve büyükbabasının hikayeleriyle büyüdüğünü ve kitabın kendi torunları Chara, Giorgos ve Anthi’nin bu kadar dramatik anları yaşamak zorunda kalmaması için bir katkı olduğunu söyledi.

“22 yılda hem dünyada hem de Türkiye’de çok şey değişti”

Türkiye’ye değinerek, “22 yılda hem dünyada hem de Türkiye’de çok şey değişti. Erdoğan, sürekli olarak daha fazla alan talep eden bir gücün lideri olarak da değişti. Kalıcı sorun Türk revizyonizmi ve Casus Belli” (Savaş Nedeni).

“Türkiye her adımda Yunanistan’a karşı yasadışı revizyonist tutumunu ilan ediyor. Uluslararası hukuka ve uluslararası anlaşmalara ne kadar başvursa da bunlara kayıtsız kalıyor.

Ege’de gri bölgelerin olduğunu, adaların kıta sahanlığının bulunmadığını, askerden arındırılmamaları halinde egemenliklerine meydan okunacağını duyuyoruz. Bir ‘yabancı’ olarak, uluslararası kamuoyunun Türkiye’nin iddialarını hatırladığını ve alıştığını görüyorum. Yunanistan’ın en ufak bir iddiası yok.

Erdoğan’ın halefi olarak gördüğüm Fidan, Ankara’nın uluslararası alanda istediğini söyleyebileceğini, ancak Yunanistan’ın konuşmaması gerektiğini söylüyor.

Kitabı kimseye saldırmak, pohpohlamak istemeden objektif gazetecilik doktrinine sadık yaklaşımıyla yazdım.”

 

Haberin devamını oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rastgele Haberler

Başa dön tuşu