“Cumhurbaşkanı Erdoğan “Mucizeler” Yarattı, Bunun Farkına Varmamız Lazım”
Dendias, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunma sanayiinde yaptığı atılımlar hakkında “Cumhurbaşkanı Erdoğan "mucizeler" yarattı, bunun farkına varmamız lazım” dedi.
Dendias, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunma sanayiinde yaptığı atılımlar hakkında “Cumhurbaşkanı Erdoğan “mucizeler” yarattı, bunun farkına varmamız lazım” dedi.
Savunma Bakanı Nikos Dendias SKAI 100.3 radyosunda gazeteci Aris Portosalte ile bir söyleşiye katıldı. Bakan Dendias, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde savunma sanayiinde büyük atılımlar yaptığını dile getirdi. Dendias, “Cumhurbaşkanı Erdoğan “mucizeler” yarattı, bunun farkına varmamız lazım. Ama biz de yapabiliriz. Ve şunu söyleyeyim, daha iyisini yapabiliriz.” İfadelerini kullandı.
Bakan Dendias, Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’nin yeni organizasyonunda seçilen modelin Finlandiya modeli olduğunu ve bu nedenle önümüzdeki ay Helsinki’ye seyahat edeceğini vurguladı.
Ayrıca askerlik hizmetinin sert bir eğitimden geçeceğini, silah sistemleri ve yeni teknolojilerin öğrenileceğini, belirli aralıklarla da yeniden eğitim verileceğini dile getirdi.
Kızıldeniz’deki gelişmelere de değinen Dendias, “deniz hukukunun gelişmesinde ve gezegendeki deniz ticaretinin en büyük gücü olmak isteyen bir ülke olarak ve ne zaman bir kriz olsa, sadece başkalarını izlemek ve tek kelime etmemekle büyük güç olamayız.” İfadelerini kullandı.
Bakan Dendias Donanmadaki teçhizat için, sözleşmelerin veya halihazırda siparişleri verilmiş olan sistemlerin askıya alınmadığını açıkladı. Dendias, “Bundan sonra yapacağımız şey, Yunan vergi mükellefinin gelirinin sahada en iyi performansa sahip olması için dar değerlendirmeli bir kullanım olacak. İmalat ve ortak yapımlara öncelik verilecek, raftan hazır alım istemiyoruz.” Dedi.
Dendias’ın söyleşisinde öne çıkanlar özetle şu şekilde:
“Lüksemburg değiliz, her şeye hazırlıklı olmalıyız”
“Her insan tam bir geçiş aşamasında olduğumuzu anlıyor. Yarın hiçbir şey dün olduğu gibi olmayacak. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerimizin de gelişmesi gerekiyor. Zamanları takip etmek gerekir. Neden? Çünkü gerçek ve büyük tehditlerle karşı karşıyayız. Her zaman söylüyorum, biz Lüksemburg değiliz. Bir coğrafi bölgedeyiz. Şu anda etrafımızda üç savaş var. Her şeye hazırlıklı olmalıyız.
Silahlı Kuvvetlerin reform konularını üç farklı alana ayırdık: Silah sistemleri, inovasyon, yani Yunan sistemlerini üretip satın alma ihtiyacı ve ayrıca ülke dışında ortak yapımlara katılma ihtiyacı. Röportajımda artık sadece “raftan” satın almamamız gerektiğini, üçüncüsünün ise insan kaynağımız olduğunu söyledim.
Bu zamanı sadece Türkiye açısından değerlendirmemeliyiz. Çünkü daha önceki sıfatımda bile Yunan siyasetini hiçbir zaman Türkiye ve Türk siyasetine karşı basit bir karşıt görüş olarak görmedim. Bölgemiz ne yazık ki sakinleşmeyecek, sakinleşmesini dilerim ama sakinleşmeyecek, dolayısıyla ülkenin gelecekteki krizlere hazır olması gerekiyor.
Silahlı Kuvvetler, bir yandan ülkenin dış politikası için, diğer yandan da ülkenin iç güvenliği için gerekli bir araçtır. En geniş anlamda güvenlik, çevresel değişimin yarattığı zorluklardan bile bahsediyorum. O yüzden bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz, bir zaman noktası belirlenmeli, hazır olma zaman noktası 2030.
Dışişleri Bakanı olduğum dönemde, ülkenin Deniz Hukukunun geliştirilmesinde pay sahibi olmasını sağlamak için Jamaika ve Montego Körfezi’ne koşarak gittim. Şu anda yanı başımızda, Kızıldeniz’de gerçek ve açık bir tehdit var. Büyük bir deniz gücü olduğunu iddia eden Yunanistan’ın sessiz gözlemci olma hakkı var mı? Bunlar olmaz, olmaz. Bu başka bir Yunanistan olacak. Bu küçülmüş, içe dönük, kayıtsız ve gelişmeyen Yunanistan’ı istiyorsak sorun yok. Ama biz ülkemiz için başka bir modele imza atıyoruz.
Daha önce yapılan silah anlaşmalarını geri alma söz konusu değil. Yaptığımız şey şu; bu kararı Başbakan’a sunduktan sonra, silahlanmadaki mevcut gelişmeyi durdurmaya ve önceliklerimizi baştan itibaren incelemeye karar verdim. Sipariş ettiğimiz hiçbir sözleşmeyi veya sistemi askıya almadık.
“Raftan” satın almak yok. Silah sistemlerinin sadece alıcısı ve tüketicisi olmak istemiyoruz. Üretime katılımımızı istiyoruz ya da kendi üretimimizi istiyoruz. Ve 1948’den 1970’lere kadar tam bir ambargoyla başlayan, sıfır üretimle İsrail örneğini tekrarlıyorum. İsrail basit bir tarım ekonomisiydi ve gezegendeki en büyük ileri teknoloji ürünleri üreticisi ve ihracatçılarından biri haline geldi; bu, Yunanistan’ın kopyalama, takip etme ve uygulama potansiyeline sahip olduğuna harika bir örnek. Ve biz de bunu yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde mevzuat istişareye sunulacak.
Üç muhteşem Fransız gemisinden oluşan devasa bir sermayemiz var. Zaten “KİMONA”yı teslim aldım, yakında onu Ege’de göreceğiz. Daha iki tane var. Dolayısıyla etrafında inşa edebileceğimiz bir çerçeveye sahibiz.
Gerçekten üzerlerinde epey yıllar bulunan mevcut fırkateynlerimizin bir kısmını modernize etmemiz gerekiyor. Yeni nesil fırkateyni de ondan sonra görmeye başlamalıyız. Tabii ki de hayır, yeniden başkasının tasarladığı hazır silahı satın alamayız.
Aynı zamanda bir Yunan tersanesinde inşa edilecek. Elbette sayıya ve tasarımımıza bağlı. Açık olalım: Yarından bahsetmiyoruz. Önümüzdeki yıllardan bahsediyoruz, gelecek yeni nesil gemiden bahsediyoruz. Ama bu yeni nesil gemi, Yunanistan’ın tasarımına mutlaka katılması gereken bir gemi. Tekrar etmeme izin verin, “raftan” satın alınacak bir gemi olmayacak, çünkü başkasının düşüncesine göre yapılmıştır. Ve kendimizi orada sınırlamamalıyız.
Elbette bizim ve Türklerin de MEKO’su var, bizim MEKO 2000’imiz var, ciddi anlamda modernizasyon gerektiren bir alet. Yani MEKO’ları bir bütün olarak ne yapacağız sorusu kendi sistemimizdedir ve karar vereceğiz. Ancak Türklerin MEKO’ları olduğu biliniyor, bizim için bilinmeyen bir şey değil. Bu aklımızda bulunuyor.
“Türkiye bu alanda büyük ilerleme kaydetti”
Türkiye bu alanda büyük ilerleme kaydetti. Öncelikle İHA’lar. “Bayraktar” artık Afrika başta olmak üzere tüm dünyada ve geniş coğrafyamızda bilinen bir kelime. Bu arada Bayraktar’ın Amerika’da Yunan öğretmeni vardı. Ancak lütfen şuna dikkat edin. Bilgi Yunan aklında vardı, bilgi Yunan aklından çalışkan Türk talebesine aktarıldı. Bu bir üretim ürününe yol açtı, büyük bir ticari başarıya yol açtı, bu bilginin bir Yunan zihninden başladığını Yunanistan’da sadece çok az kişi bilmemizle kaldık.
F-16’lar Viper seviyesine doğru iyi bir yükseltme yolundalar, bunun üzerinde çalışılıyor, buna hiç şüphe yok. F-35 konusu Amerikan tarafıyla prensipte mutabakata vardığımız ve zamanı gelince hayata geçirilecek bir konu. Tekrar ediyorum, Yunan Hava Kuvvetleri’nin şu anda sorunu savaş uçakları değil. Vatanın güvenliğini gerektirdiği üstünlüğe sahibiz. F-35’leri gerektiği zamanda alacağız. Ve size şunu söylememe izin verirseniz, erkenden bir model almanın hiçbir anlamı yok, çünkü bir sonraki veya en gelişmişi daha iyidir. F-35 Yunanistan semalarında görülecek, Yunan vatandaşının endişelenmesine gerek yok. İkonik olduğu için, bizi gururlandırdığı için acele ettiğimizi anlıyorum. Buna gerek yok.
Mükemmel bir savaş uçağıdır. Bunu Türkiye’ye karşı, bir karşı duruş olarak görmeyeceğim. Şu anda ABD’nin elinde bulunan gezegendeki en iyi savaş uçağı, çünkü aynı şey F-22 vb. için de söylenebilir ama bunlar verilmiyor. Ancak istediğimiz yerde tam üstünlüğe sahip olmak için yeterli savaş uçaklarımız var. F-35 gelecek, planlarımızda var.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan “mucizeler” yarattı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan “mucizeler” yarattı, bunun farkına varmamız lazım. Ama biz de yapabiliriz. Ve şunu söyleyeyim, daha iyisini yapabiliriz. Yunan hoca ve Türk öğrenci örneği ne yapabileceğimizi gösteriyor. Tam da bu nedenle, önümüzdeki günlerde, Yunan girişimlerinin ve aynı zamanda Yunan savunma sanayisinin potansiyelini geliştirecek bir döngünün, bir ekosistemin yaratılması için inovasyona yönelik, Yunanistan üretimi veya ürünlerin ortak üretimi için bir yasama girişimi sunacağız.
Bunun yapıldığını göreceğiz ve sorun para eksikliği değil. Bu bir zihniyet meselesi ve ben de savunma bütçemizin belli bir kısmını zorunlu olarak Yunan ürünlerinin, özellikle Yunan ürünlerinin satın alınmasına ayıracağım. Çünkü zorunluluk olmazsa “yabancı raftan satın alma” kültürünün devam etmesinden korkuyorum. O halde bu kör düğüm bağlantısını kesmemiz gerekiyor. Başlangıçta az miktar, yavaş yavaş daha büyük.”