Anastasiadis: “İki Devletli Çözümü Kabul Etmedik, Etmeyeceğiz ve Boyun Eğmeyeceğiz”
Güney Kıbrıs lideri Anastasiadis katıldığı bir törende yaptığı konuşmada, “İki devletli çözümü kabul etmedik, etmeyeceğiz ve boyun eğmeyeceğiz" dedi.
Güney Kıbrıs lideri Anastasiadis katıldığı bir törende yaptığı konuşmada, “İki devletli çözümü kabul etmedik, etmeyeceğiz ve boyun eğmeyeceğiz” dedi.
Güney Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, “İki devletli çözümü kabul etmedik, etmeyeceğiz ve boyun eğmeyeceğiz. Bazılarına benzer bir şeyi destekleme fırsatı verip vermememizin bize bağlı” diyerek, benzer bir iki devletli çözümü kabul etmenin aynı zamanda “Pandora’nın kutusunu” açmak anlamına geldiğini ve dolayısıyla da pek çok Avrupalı ve diğer ülkelerin benzer zorluklar ve sorunlarla karşı karşıya kalacağını ileri sürdü.
Anafotia’daki Michalakis Paridis’in ulusal anıtındaki anma töreninde konuşan Anastasiadis, siyasi kariyeri boyunca en yüksek önceliğin ve hayatının hedefi olmaya devam ettiğini, Kıbrıs sorununu barışçıl yoldan çözmek ve kabul edilemez duruma son vermek olduğunu dile getirdi ve şunları söyledi:
“İşgalci askeri güçler geri çekilsin, anakronik garantiler sistemi sona ersin”
“Barışçıl bir çözüm bulma arzusu, her zaman uluslararası hukukun ilke ve değerlerinin temeline bağlıydı. AB’nin, devletlerin büyük çoğunluğunun Kıbrıs’ta adaletin hakim olması için iradesini dile getiren BM kararlarına saygı duyarak, işgalci askeri güçler geri çekilsin, anakronik garantiler sistemi sona ersin.
Hedef, Türklerin ileri sürdüğü iddialarla Kıbrıslı Rumlar için tehlikeleri göz ardı etmeden Kıbrıslı Türk hemşehrilerimizi değerleriyle korumaktı.
Tavizlerin her alanını tükettik. Ancak Kıbrıs’ın (Güney) Türkiye’nin güvencesi altında kalmaya devam etmesini, Türkiye’nin etkisi altında kalmasını, esasen kontrol altında tutulmasını değil, aynı zamanda bizi yeni bir Bosna-Hersek’e veya yeni bir Lübnan’a götürecek olan çözümün de kabul edilmesini, kısacası, 1950’den beri Türkiye’nin hedefi olan ve olmaya devam eden, devletin dağılmasına, vatanımızın bölünmesine yol açacak ölümcül bir çözümü kabul edemedik.
Kahramanlara borçlu olduğumuz şey, yabancıların dikte ettiği veya çifte standart diplomasisi değildir. Aradığımız, her şeyden önce kalıcı ve işlevsel, istisnasız tüm vatandaşları koruyan bir çözüme sahip olmaktır.
Her şeyden önce, Kıbrıs’ın (Güney) AB’ye üye bir ülke olduğunu, her şeyden kontrol edildiğini, daha fazla da insan hakları açısından kontrol edildiğini ve bu nedenle Türkiye’nin Kıbrıslı (KKTC) Türklerin korunmasına yönelik garantileri sürdürmek istemesi gerekçelerinin yıkılmasının sebebi, sadece ve sadece Avrupa Birliği’nin varlığıdır, burada olmasıdır.
Göz ardı edilemeyecek bir diğer unsur, demografik karakterin değişmesidir, Türkiye’nin sunduğu önerilerle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm devletini esasen kontrol etmeye yönelik çabalarıdır. Siyasi eşitlik adına, merkezi devlet tarafından alınan herhangi bir karar için her zaman olumlu bir oyu olması gerektiğini talep ettiler.
Siyasi eşitlik denen şeyin siyasi eşitsizlikten başka bir şey olmadığını anlıyorsunuz, çünkü sık sık söylediğim gibi, çoğunluk olmayan topluluk aslında çoğunluğa hükmedecek.
Olumlu oyu kabul etmeye hazır olduğumuzu öne sürmüştük. Ne zaman? Olası bir karar önerisinin ne zaman ve nerede Kıbrıs (KKTC) Türk toplumunun çıkarlarını olumsuz etkileyebileceği zamanda. Bu da, Kıbrıslı Türklere asla empoze etmek istemediğimiz, haklarını gasp etmek istemediğimiz niyetlerimizin gerçekliğinin bir başka kanıtıdır. Aksine, hükümler aracılığıyla karşılıklı saygıyı aradık. Sadece bizim Kıbrıslı Türklere karşı değil, onların ve Türkiye’nin Kıbrıslı Rumlara karşı.
Türkiye’nin 25 Nisan 2021’de BM Genel Sekreteri’ne sunduğu teklifler, ne kadar haksızlığa uğradığımızı veya haksızlık uyguladığımızı gösteriyor. Resmi olarak iki devlet temelinde çözümü talep etmeleriyle, ilk kez Kıbrıs’ın bölünmesi talebini resmen gündeme getirmişlerdi.”