“Atina’nın Bu Görüşmeden Yüksek Beklentileri Yok”
Angelos Sirigos, Miçotakis-Erdoğan görüşmesi ile ilgili, “Son dönemde Türkiye ile Ege’de tuhaf bir normallik yaşıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Angelos Sirigos, Miçotakis-Erdoğan görüşmesi ile ilgili, “Son dönemde Türkiye ile Ege’de tuhaf bir normallik yaşıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
CNN Yunanistan’a konuşan Uluslararası Hukuk ve Dış Politika Profesörü ve eski Eğitim Bakan Yardımcısı Angelos Sirigos, Miçotakis-Erdoğan görüşmesi ile ilgili, “Son dönemde Türkiye ile Ege’de tuhaf bir normallik yaşıyoruz” ifadelerini kullanıyor. Sirigos, “Ancak Atina’nın, Türkiye ile MEB ve kıta sahanlığı sorununun acil çözülmesi yönünde yüksek beklentileri yok; Başbakan Miçotakis Selanik Enternasional Fuarı’ndaki basın toplantısında “Lahey çok uzakta” açıklamasında bulunmuştu.
Bugünkü Miçotakis-Erdoğan görüşmesi öncesinde CNN Yunanistan’a konuşan Uluslararası Hukuk ve Dış Politika Profesörü ve eski Eğitim Bakan Yardımcısı Angelos Sirigos, yaptığı değerlendirmede şunları ifade etti:
“Son dönemde tuhaf bir normallik yaşıyoruz”
“Birkaç aydır, en azından iki ülke arasındaki gerilimi azaltacak ortak bir zemin bulmak için çaba sarf ediliyor. Son dönemde tuhaf bir normallik yaşıyoruz. “Tuhaf” tabirini, normal, yani Yunan hava sahasının ihlal edilmemesinin Türkiye’nin alışık olduğu bir şey olmadığı anlamında kullanıyorum.
Öte yandan Yunanistan ile Türkiye arasında neyin “farklılık” teşkil ettiğine dair kaotik algı farklılığı göz önüne alındığında, Türk-Yunan farklılığının çözülmesi beklentisi basit bir şey değil. Beklediğimiz şey, iki tarafın müzakerelerinde önemli ilerleme sağlanıp sağlanamayacağını görmemizi sağlayacak, belirli adım ve hedefleri olan bir sürecin başlatılmasıdır.
Yunanistan yarım asırdır Türkiye’ye geçmişte Ege kıta sahanlığının, bugün ise Ege ve Doğu Akdeniz’in kıta sahanlığı ve MEB’inin sınırlandırılması çağrısında bulunuyor. İki ülke arasında çözülmemiş tek meselenin bu olduğunu düşünüyoruz. Tam tersine Türkiye birçok meseleyi ortaya koyuyor. Uygulamada Türklerin gerçek bir diyalog isteyip istemediği ortaya çıkacak.
1996 yılında Türkiye gri bölgeler teorisini geliştirdi. Yani etrafına kıta sahanlığı ve MEB oluşturulacak adalar üzerindeki Yunan egemenliği sorguluyor. Böylece adalar üzerinde egemenliğin kurulması konusunu ilk tartışma konusu haline getirmeye çalışıyor. Tarlalarımızın kesin sınırlarını tartıştığımız dönemin artık dışına çıktık. Türkiye ayrıca sözleşmeleri, tapularımızı, yani adaların bize tahsis edildiği uluslararası anlaşmaları da sorguluyor. Yunanistan’ın ada topraklarındaki egemenliğini tartışmak üzere masaya oturacak bir Yunan hükümetinin olmadığını anlıyorsunuz.
Türkiye geleneksel olarak doğu pazarlıkçı politikasıyla öne çıkıyordu. Erdoğan döneminde doğu pazarlıkçılığı uygulamasının aşırı derecede geliştiğini kabul etmek zorundayız.
Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmeyi reddetmesinin baskısı altında F16’ları alabileceğine inanıyor. Taktik olarak başarılı olduğu defalarca kanıtlanmıştır ancak bunun da bazı sınırları vardır. Bunlardan biri demokratik ülkelerde seçilmiş kolektif organların çalışma şeklidir. Hükümetin kendi görüşlerini bu organlara empoze etmesi gerekli değildir. Özel ilişkiye gelince, şunu hatırlatmak isterim ki, Soğuk Savaş döneminde tüm NATO ülkeleri arasında Sovyetler Birliği ile en yakın ilişkileri sürdüren devlet Türkiye idi.”
Gümülcine’deki Başkonsolosluk
Onlarca yıldır burada, Türk Başkonsolosluğu (Gümülcine) bazen vurgulu, bazen de dolaylı olarak, özellikle tamamı Müslüman olan Belediyelerde, Yunanistan yerel seçimlerinde aday X veya P’yi desteklediği mesajını gönderiyor. Şimdi de benzer bir şey yapmaya çalışacağını düşünüyorum.”