“Yunanistan’da “Türk Azınlık” Terimi Diktatörlük Döneminde Kaldırıldı“
Lozan’ın 100. Yılında Yunan devletinin Batı Trakya’daki azınlık karşıtı politikası Prin gazetesinde yer buldu.
Lozan’ın 100. Yılında Yunan devletinin Batı Trakya’daki azınlık karşıtı politikası Prin gazetesinde yer buldu.
Atina merkezli Prin gazetesinde Lozan Antlaşması’nın 100. Yılı dolayısı ile 24 Temmuz 2023’te yayınlanan makalesinde gazeteci Giorgos Mihailidis, “Trakya azınlığına karşı Yunan devleti” başlıklı yazısında Yunan devletinin Batı Trakya Türk toplumuna yönelik sürekli şüphe ile yaklaştığını ve azınlık mensuplarının hedef alınarak şeytanlaştırıldığını belirtti.
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının ardından Yunan devletinin Batı Trakya’daki Müslüman nüfusa karşı temelde baskıcı, uluslararası koşullara dayanan çelişkiler ve dalgalanmalarla dolu ancak azınlığı ya da bir kısmını araçsallaştırmaya dayanan bir devlet politikası benimsediğini belirten Mihailidis, 1923’ten 1950’lerin ikinci yarısına kadar devletin resmi yazışmalarda ve kamusal yaşamda bölgedeki azınlık nüfus için “Türk” terimini kullandığını ancak 1957’de Dışişleri Bakanlığının gizli bir kararı ile “Türk” teriminin sınırlandırıldığını ve zaman içerisinde kaldırıldığını belirtti.
1950’lerin sonundan itibaren Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan krizlerin de etkisiyle azınlığın “ulusal tehlike” olarak nitelendirilmeye başlandığını belirten Mihailidis, o tarihten sonra devlet politikasının yerel idari ajanlar, hükümet yetkilileri, polis ve ordudan oluşan Trakya Koordinasyon Konseyi tarafından gizlice koordine edildiğini belirtiyor. Bölgede Türk etkisini sınırlamak ve azınlık üyelerini göçe zorlamak amacıyla azınlık nüfusuna yönelik baskının kademeli olarak yoğunlaştığını belirten Mihailidis, diktatörlük döneminde “Türk azınlık” teriminin ortadan kalktığını belirtti.
1960’lardan itibaren azınlık nüfusunun günlük yaşamında yarı militer bir denetim kurulduğunu belirten Mihailidis, azınlık üyelerine yönelik gayri-resmi uygulamalar ile azınlık nüfusunun günlük yaşamı üzerinde yarı askeri bir denetim kurulduğunu belirten Mihailidis, Türk değil Müslüman kimliğinin desteklendiğini belirtti. 1990’larda 29 Ocak olayları ile devletin azınlık karşıtı politikasının aşırı tezahürünün yaşandığını söyleyen Mihailidis, ancak 1996’da yarı-militer denetimin son bulduğunu belirtti. Bununla birlikte Mihailidis, Yunan devletinin daimi azınlık karşıtı politikasının karakteristik bir özelliği olarak Trakya’daki azınlık nüfusuna yönelik sürekli devlet şüphesi, azınlık mensuplarının hedef alınması ve şeytanlaştırılmasıyla sürekli olarak ön plana çıktığını kaydetti.
“Kosta ve Maria ile yüz yıllardır yan yanayız, devlet politikası da ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı“
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Hükümet, Lozan’ın 100. Yılında Batı Trakya Türk toplumunu yok sayan, ötekileştiren, şeytanlaştıran devlet politikasının değişmesi için gerçek ve samimi bir adım atmalı. İlk olarak hükümet, 15 yıldır uygulanmasını beklediğimiz AİHM kararlarını acilen, hiçbir bahane ileri sürmeden uygulamalı. Böylece İskeçe Türk Birliği’ne resmi kişiliğini iade etmeli ve Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ile Meriç İli Azınlık Gençlik Derneği’nin kaydını onaylamalı. ” İfadelerini kullandı ve Yunanistan’a bir kez daha mesaj gönderdi.
Başkan Habip Oğlu şunları dile getirdi: “Kaderimizin tayin edildiği Lozan Antlaşması’nın 100. Yılında ülkemizde Batı Trakya Türk toplumuna karşı devlet politikasının tarihsel süreç içerisinde “Türk”ten “Müslüman”a nasıl değiştiği hakkındaki tartışmaların ulusal düzeyde dile gelmeye başladığını görüyoruz.
21 Mayıs seçimleri öncesi ve sonrasında da bu konuda benzer görüşler ortaya çıktı. Seçimler sonrasında toplumumuza yönelik karalama, damgalama ve hedef gösterilme politikasının en açık örneğini yaşadıktan sonra bu durumun devlet politikasının kendisi olduğunu söyleyen bu makale artık ülkemizde değişim zamanının geldiğini gösteriyor!
Hükümet, Lozan’ın 100. Yılında Batı Trakya Türk toplumunu yok sayan, ötekileştiren, şeytanlaştıran devlet politikasının değişmesi için gerçek ve samimi bir adım atmalı! Bu ülke bizim, hepimizin! Hep söylediğim gibi Kosta ve Maria ile yüz yıllardır yan yanayız, devlet politikası da ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı, mevcut sorunlarımızın çözümü için hükümet güçlü bir siyasi irade ortaya koymalı!
Hükümetin ilk adımı ise 15 yıldır uygulanmasını beklediğimiz AİHM kararlarını acilen, hiçbir bahane ileri sürmeden uygulamak; böylece İskeçe Türk Birliği’ne resmi kişiliğini iade etmek ve Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ile Meriç İli Azınlık Gençlik Derneği’nin kaydını onaylamak olmalı” dedi.