
“Kıyılardan Derinlere: Türkiye ve Yunanistan’ın MEB İmtihanı”
Gün olur da, Ege’nin dalgaları siyasetçilerin sesinden daha sakin olur mu? Meis Adası’ndan bir çocuk, Kaş’a doğru bir kağıt gemi gönderse ve onu orada bir başka çocuk yakalasa... Belki barış, tam da böyle başlar.
Gün olur da, Ege’nin dalgaları siyasetçilerin sesinden daha sakin olur mu? Meis Adası’ndan bir çocuk, Kaş’a doğru bir kağıt gemi gönderse ve onu orada bir başka çocuk yakalasa… Belki barış, tam da böyle başlar.
Ama biz biliyoruz, gerçek dünya böyle çalışmıyor.
Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır süren MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) meselesi, yalnızca kıyı çizgileriyle ilgili değil; egemenlik, hukuk, enerji, siyaset ve tarih gibi derin akıntılarla şekilleniyor. Bugün bu meseleye sadece haritalarla değil, diplomatik sağduyu ile yaklaşmanın zamanı.
Deniz Hukuku Bir Harita Çizdi Ama…
Yunanistan, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne dayanarak, tüm adalarının karasuları ve MEB hakkı olduğunu savunuyor. Türkiye ise bu sözleşmeye taraf değil ve Ege Denizi’nde “özel coğrafi durumlar” gerekçesiyle farklı bir tutum sergiliyor. Kim bilir, belki de haklıdır.
Türkiye’nin 1995’te ilan ettiği ve halen geçerli olan “casus belli” kararı, Yunanistan’ın kara sularını 12 deniz miline çıkarması durumunda savaş sebebi sayması, iki ülke ilişkilerine gölge düşüren en çarpıcı örneklerden biri.
Meis, Bir Ada mı? Yoksa Bir Soru mu?
Yunanistan’ın en doğudaki adası Meis, Türkiye’ye sadece birkaç kilometre uzaklıkta. Türkiye bu adanın 200 deniz mili MEB hakkına sahip olamayacağını söylüyor. Yunanistan ise, “Toprak topraktır, ada da egemenliktir” diyerek geri adım atmıyor.
Bu tartışmanın kalbinde sadece deniz kaynakları değil, aynı zamanda ulusal gurur, bölgesel denge ve Avrupa Birliği’nin sessiz etkisi de var.
Lahey Yolunda Taşlar
Yunanistan, bu meselenin uluslararası hukuk temelinde Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda çözülmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bunun için her iki tarafın ortak irade göstermesi ve birlikte adımı atması gerekiyor. Bu adım şu ana dek atılamadı, çünkü henüz masanın nasıl kurulacağı üzerinde bile uzlaşılamadı.
Sakin Güç Dönemi mi Başlıyor?
Yunanistan, son dönemdeki diplomatik mesajlarında “pozitif gündem” ve “gerginliği azaltma” gibi kavramları öne çıkarıyor. Türkiye ile ortak platformlarda diyalog çağrısı yapılıyor. Ancak Atina’nın tutumu net: “Egemenlik haklarımızdan taviz yok.”
İki taraf da kendi kamuoyunun hassasiyetlerini gözetmek zorunda. Fakat barış, sadece devletten devlete değil, halktan halka da inşa edilmelidir.
Bir Kağıt Gemi Kadar Hafif Bir Umut
Bugün yaşananlar, yarının tarih kitaplarına nasıl geçecek? “Bir fırsat kaçırıldı” diye mi, yoksa “iki halk sonunda denizleri bölmek yerine paylaşmayı öğrendi” diye mi?
Bu sorunun cevabı, sadece hukuk kitaplarında değil; liderlerin cesaretinde, gazetecilerin dilinde, halkların kalbinde yatıyor.
Belki bir gün Meis’ten Kaş’a sadece balıkçılar değil, dostluk da geçer.
Bu yazı, BİRLİΚ Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlhan Tahsin’in kişisel değerlendirmelerini yansıtmaktadır.