19 Mayıs Suyun Öte Yakasında Bayram, Beri Yakasında Yas
19 Mayıs tarihi suyun öte yakasında bayram olarak kutlanırken, suyun beri yakasında ise yas anlamı taşıyor.
19 Mayıs tarihi suyun öte yakasında bayram olarak kutlanırken, suyun beri yakasında ise yas anlamı taşıyor.
Resmi bellekte Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı gün olarak yer alan 19 Mayıs, Türkiye’de “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanır. 19 Mayıs, Türkiye’deki anlamının çok dışında, dünyanın belli yerlerinde, özellikle Yunanistan’da yas anlamı taşıyor.
Buna karşılık, Yunanistan Parlamentosu, 24 Şubat 1994’te Karadeniz (Pontus) bölgesinde yaşayan Rum nüfusun Jön Türkler hareketi önderliğinde 1914-1923 arasında katline ve tehcirine atıfta bulunan önergenin akabinde 19 Mayıs gününü sözde “Pontus Soykırım” kurbanlarını anma günü olarak oybirliğiyle kabul etti.
Canlı tanıklıklar ve belgeler:
Yazılı ve görsel belgelerin yanı sıra, yakın zaman önceye kadar canlı tanıklıklar da günümüze trajedinin boyutları hakkında bilgi taşıyordu. Ancak Karadeniz bölgesinde çeteler tarafından bölge insanına karşı yapılan mezalimi bire bir yaşayan artık o canlı tanıklar da ahirete intikal etti.
Günümüz Yunanistan’ında, Karadeniz’de 1914-1923 yılları arasında çete savaşlarında yaşananları sadece ikinci ve üçüncü kuşaktan “dedem anlatıyordu, ninem söylüyordu” tarzından dinlemek mümkün.
Hızla tüketilen gerçekler, yalanla karışan kafalar, medya aracılığı ile dezenformasyona uğrayan gerçekler almış başını gidiyor. Durum böyle olunca da her ulus kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, karşı tarafa elindeki baskı mekanizması aracılığı ile kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışıyor.
Yaklaşık 20 yıl önce Kuzey Yunanistan’ın birçok bölgesini karış karış dolaşarak, 1914-1923 yılları arasında Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumlar ve Türklere karşı, Rum ve Türk çeteleri tarafından yapılan mezalimin son tanıkları artık hayatta değiller. Ancak 10 yaşlarında yaşadıkları zor koşulları ve acı dolu anları bize aynen anlatmışlardı. “Dedemden duydum, ninemden duydum” değil, bizzat yaşadıklarını tanıklık ettiklerini ilk ağızdan aktarmış ve tartışmasız “Pontus Tarihi”ne not düşmüşlerdi.
Günümüze gelindiğinde artık Yunanistan ve Türkiye arasında sözde “Pontus Soykırımı” kendine has bir şekil almış. Suyun beri tarafından bakıldığında, Yunanistan’ın elinde çeşitli entrikalarla değişik yönlere çekilmek istenmektedir. İnsanların o yıllarda yaşadıkları felaketin acıları, karşı tarafa yönelik baskıcı diplomasi silahı olarak kullanılmaya çalışılıyor. Suyun karşı tarafındaki tarihçilerin söyleyebileceklerine ve masaya koyabilecekleri belgelere bakılmaksızın, karşılıklı oturmak ve konuşmaktan kaçınarak sözde “Pontus Soykırımı” canlı tutulmak istenmektedir. Çünkü çıkarlar o yöndedir….
İşin sonunda acaba bu düşünce mi yatıyor?