“Yunanistan Müftülüklerimizi Modernleştirme İddiasıyla Dini Özerkliğimizi Ortadan Kaldırılacak”
Yeni tasarıda müftülüklerde devlet kontrolü bir adım daha ileri taşınarak müftülüklerin idari kadrosunda Yunanlı memurların çalışmasının da yolu açılıyor.
ABTTF Başkanı: “Bu tasarı ile Azınlığın kendi kaynakları ile yönettiği Müftülük kurumu tamamıyla ortadan kalkacak, müftülükler organizasyon yapısı ve işleyişleri itibarıyla devlet kontrolü ve yönetiminde devlet daireleri olacaktır. Bu tasarının toplumumuz tarafından kabul görmesi mümkün değildir, dini özerkliğimizi dikkate almadan hazırlanmış herhangi bir düzenleme bizim için yok hükmünde olacaktır.” açıklamasında bulundu.
22 Temmuz 2022 tarihinde Yunanistan’da Batı Trakya Türk toplumuna ait müftülüklerin işleyişi ile ilgili olarak yeni yasal düzenleme meclise sunuldu. Torba yasa kapsamında meclise sunulan yeni yasal düzenlemede Trakya’daki Müslüman azınlık tanımı ile “Trakya’daki Müftülüklerin Modernleştirilmesi” başlığı altında müftülüklerin organizasyonu ve çalışması, müftülüklerin konumu ve durumu ile müftülüklerin yetki hükümleri başlıkları altında müftülüklerin statüsü ve işleyişine dair hükümler yer alıyor.
Tasarıda, Batı Trakya Türk toplumunun karşı çıkarak iptali istemiyle Danıştay’a başvurduğu ancak Danıştay’ın red kararı verdiği 52/2019 sayı ve tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile müftülüklerin işleyişine dair hükümler revize edilmekle birlikte Batı Trakya Türk toplumunun dini alandaki özerkliğini tanımlayan 1913 Atina Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması’nın hükümlerine aykırı bir biçimde dini özerkliği tamamıyla ortadan kaldıracak nitelikte yeni hükümler de getiriliyor.
Tasarının müftülükler ile ilgili kısmında müftülüklerin yerinden yönetim sistemine tabi, genel müdürlük derecesinde kamu kuruluşları olduğu belirtilerek müftülüklerin doğrudan Eğitim ve Din İşleri Bakanı’na bağlı oldukları belirtiliyor, müftülüklerin amacının Azınlığın din işleriyle ilgilenmek ve yasanın öngördüğü kapsamda yargı yetkilerini kullanmak olduğu ifade ediliyor. Bu yönü ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile getirilen organizasyon şemasının tekrar edildiği tasarıda bir kez daha Batı Trakya Türk toplumunun dini özerkliği hiçe sayılarak müftülüklerin organize ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması iddiası ile tamamıyla Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın kontrolünde bir yapı öngörülüyor. Müftülüklerin idari birimlerinde çalışacak olan gerek sözleşmeli, gerekse devlet memuru kişilerin Müslüman olma ve Azınlıktan olma zorunluluğunun olmaması, başka birimlerden müftülüklere devlet memurlarının yapay geçişlerinin sağlanabilecek olması nedeniyle devletin müftülükler üzerinde tam kontrolü ve denetimi öngörülüyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde olduğu üzere kamu kurumuna dönüştürülen müftülüklerde Yunanca zorunlu ve resmi yazışma dili olarak kullanılmak zorunda olunacak.
Müftülüklerin konumu ve durumuna ilişkin olarak müftülerin belirlenmesi için aranan nitelikler ile görev ve sorumluluklarına ilişkin hükümler getiriliyor. Müftü Naibi olmanın şartları ile Müftü Naibi başkanlığında oluşacak Kurul’un yapısı ve işleyişine dair getirilen yeni hükümler ile müftülerin belirlenmesi süreci hakkında getirilen hükümler ile müftünün belirlenmesi süreci seçme-atama olmak üzere karma bir sisteme dönüştürülmeye çalışılıyor.
Tasarıda, Müftünün statüsü; din adamı, bir kamu hizmetinin başı ve yargı yetkisine sahip görevli olarak tanımlanıyor. Üç niteliğin aynı kişide bir arada bulunmasının bunların seçilmesi ve işleyiş biçiminin düzenlenmesiyle ilgili devlete ayrı bir sorumluluk yüklediği belirtilen tasarıda Müftünün cemaat tarafından seçimle belirlenmesi hakkında bir düzenleme getirilmiyor. Yerine Müftü Naibinin kararı ile Azınlıktan 33 kişinin yer alacağı bir kurulun oluşturulması ve söz konusu 33 kişinin İslam bilimleri ya da medresede ders verenler, imamlar, 4115/2013 sayı ve tarihli yasa ile, yani 240 İmam Yasası’yla görevlendirilenler ve önde gelen ilahiyatçılar arasından kura yöntemi ile belirlenmesi öngörülüyor.
Tasarıda bahse konu kurulun müftü adaylarının uygun olup olmadığına karar vererek Müftü olarak görev yapabilecek niteliklere sahip olanların isimlerini alfabetik sıraya göre belirleyerek Din İşleri ve Eğitim Bakanı’na iletmesi, Eğitim Bakanı adaylar arasından birini seçerek Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ataması öngörülüyor.
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “İskeçe Müftümüz Ahmet Mete’nin ölümünün ardından Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın müftülük makamlarının modernleştirilmesi iddiasıyla Meclis’e sunduğu yeni tasarı yine Batı Trakya Türk toplumunun dini alanda özerk olduğu gerçeğini hiçe sayarak hazırlanmıştır. Tasarının genel giriş kısmında ifade edildiği üzere 1913 Atina Antlaşması’nın artık geçerli olmadığı ve bunun Danıştay Kararı ile tespit edildiği ifade edilerek 1923 Lozan Antlaşması ile Atina Antlaşması’nın üstü örtülü bir biçimde iptal edildiği ileri sürülüyor. Bu tasarı Atina Antlaşması’na tamamıyla aykırı! 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne olan itirazımızda ifade ettiğimiz üzere bu tasarı müftülüklerini dini özerkliklerini tamamıyla yok ediyor. Yeni tasarıda müftülüklerde devlet kontrolü bir adım daha ileri taşınarak müftülüklerin idari kadrosunda Yunanlı memurların çalışmasının da yolu açılıyor. Tasarı ile getirilen en önemli yenilik, artık müftülerin doğrudan devlet tarafından atanarak değil, adaylık başvurusu akabinde tasarı ile oluşturulacak olan Kurul tarafından sunulacak adaylardan bir tanesinin devlet tarafından atanacak olmasıdır. Bu yöntem, şeklen Türkiye’deki Patrik’in atanma şekline biraz da olsa benzerlik göstermesine rağmen özünde tamamen farklıdır. Çünkü Türkiye’deki adaylar Ortodoks Rum Azınlığın kendi seçtiği ve devletin herhangi bir yol ile üzerinde hakimiyeti olmadığı adaylar olmasına karşın Müftü adaylarını belirleyecek olan bahse konu Kurul üyelerinin tamamı devletin yasalarla görevlendirdiği devlete yakın isimlerden oluşacaktır, bu durumu önemle vurgulamak isterim. Bu tasarı ile Azınlığın kendi kaynakları ile yönettiği Müftülük kurumu tamamıyla ortadan kalkacak, müftülükler organizasyon yapısı ve işleyişleri itibarıyla devlet kontrolü ve yönetiminde devlet daireleri olacaktır. Bu tasarının toplumumuz tarafından kabul görmesi mümkün değildir, dini özerkliğimizi dikkate almadan hazırlanmış herhangi bir düzenleme bizim için yok hükmünde olacaktır.” açıklamasında bulundu.