Batı Trakya HaberEditörün Yazıları

Atina Yönetimi Batı Trakya’da “Cadı Kazanını” Kendine Göre Kaynatıp Karıştırıyor!

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Lozan Barış Anlaşması ile garantör ülkelerin huzurunda Yunanistan’a emanet edildiği günden bu güne kadar, emaneti alan Yunanistan tarafından hiçbir dönem bu kadar baskı altında kalmadı.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, Lozan Barış Anlaşması ile garantör ülkelerin huzurunda Yunanistan’a emanet edildiği günden bu güne kadar, emaneti alan Yunanistan tarafından hiçbir dönem bu kadar baskı altında kalmadı, hiç bu kadar aşağılanmadı, horlanmadı, Batı Trakya’da kendi değerleriyle bu kadar ezilmedi.

Ancak son yıllarda Yunan devleti, Azınlık üzerinde tam anlamıyla kendine uygun bir asimilasyon politikası uydurdu ve kademe kademe uygulamaya başladı. Nereden başlasak da nerede bitirsek demeye zaten zaman kalmıyor.

Batı Trakya’da Azınlığın yaşadığı bölgelerde her geçen gün daha iyi olarak geride kalırken, her gelen gün ise Yunanistan vatandaşlığından, aynı zamanda Avrupa vatandaşlığından uzak bir uygulamaya maruz kalırken “ötekiler, “diğerleri” ve “bizden olmayanlar” uygulaması, Batı Trakya’da Azınlığın belindeki kemeri bir kenara bırakıyoruz artık, boğazındaki ipi de iyice sıkmaya başladı.

Dolayısıyla, Yunan devleti tarafından her alanda, başta ekonomik durum olmak üzere Azınlık dar boğaza sıkıştırılmış vaziyette, her an bir Azınlığın bir patlamayla yıllarca yaşadığı baskıları dışarıya vurmasına Yunanistan yöneticileri olmak üzere, Avrupalılar da buna sakın şaşırıp kalmasın!

Ekonomi dedik

Evet, Yunanistan Batı Trakya’da topyekün Azınlık insanına ekonomik baskı uygulamasını iyice arttırdı. Tarımla uğraşanları, özellikle 8.500 tütün üretici aileyi bitirme noktasına getirdi. Bunun neticesinde her yıl tütün üretiminden uzaklaşan aileler çareyi Avrupa ülkelerine göç etmekte arıyor. Yunanistan zaten Batı Trakya’da Azınlık ailelerinin oldukça büyük bir oranının geçimini ve yaşamını tütünden sağladığını biliyordu. Darbeyi tam da oraya vurdu ve bir bakıma da başarılı oldu. Bunu anlamanız için şu an köylerde tütün üretimiyle uğraşan üretici rakamlarına bakmanız yeterli olacaktır. Bir de Yunanlıların traktörlerine bakın, bir de Azınlığın traktörlerine bakın. AB’nin ortak tarım politikasında destek primlerinin kimin cebine ne şekilde gittiğini açıkça göreceksiniz. Atina hükümetlerinin nasıl bir dağıtım politikası yaptığını göreceksiniz. Ama bunu araştıran mı var Azınlıkta…..

Baskının bir başka sektördeki mağdurları ise serbest meslek sahipleri ve işletmeler. Bunlar da nasibini başta Maliye (Eforia) olmak üzere, Yunan polisinin kalemi “kırbaç” yerine kullanmasından aldı. Her gece köylerdeki özellikle Türk gençlerin gittiği kahvehaneler başta olmak üzere, benzeri işletmelere ani baskınlarla yapılan kontroller sonucu çeşitli bahanelerle yüksek  para cezaları kesiliyor veya işletme sahipleri Hakim karşısına çıkarılıyor. Buna cep mi dayanır? can mı dayanır? Kısa vadede, buna da uzun demeyeceğim, Batı Trakya’da Azınlık mı kalır? bunu da artık siz düşünün.

Batı Trakya’da, Yunan derin devletinin çemberinden dışarı çıkamayan siyasi partilere gelince, onların da Azınlığa yönelik uygulanan siyasi asimilasyona karşı pek fazla yapabilecekleri bir şey yok. Emir kulu konumundalar.

Burasını iyi okumak ve iyi değerlendirmek lazım.

Yunanistan’da tüm siyasi partiler, Sağ’dan Sol’a, Merkez’den Sosyal görüşe kadar olan hiçbir siyasi parti, Batı Trakya’da kendi hür iradesiyle özellikle de Azınlıktan Milletvekili adayı ismi ilan edemiyor, asla da edemez! Bu mümkün değil.

Hele hele son yıllarda, önceden tabii ki de bu kadar açık yapılmıyordu. Şimdi son dönem uygulamaya göre, Yunanistan “derin” devletinin yeni oyunu şu şekilde çalışıyor. Partiler önce belirlediği adayları, “derin” devletin elinde olan “ince gözenekli kalbur”un içine atıyor, sonra da bu adayları “derin” devlet elemeye başlıyor. Kalburun üzerinde kalanlar partilere adeta “dikta” uygulamasıyla “Gümülcine’den, İskeçe’den adayınız veya adaylarınız şu isimler olacak!” deniliyor ve bu da harfiyen siyasi partiler tarafından uygulanıyor. Aksini iddia eden varsa buyursun!

Bunu neden mi irdeliyoruz?

Yeni Demokrasi Partisi

Geçmişte Yeni Demokrasi Partisi az veya çok Azınlıkla barışıktı ve bazı bazı Azınlığın kendisini temsil edeceğine inandığı adayı gösterir ve neticede seçilirdi. Şimdi artık bu yeni uygulamayla bu da çok eskilerde kaldı.

Şimdilerde Yeni Demokrasi Partisi Azınlıktan uzaklaştı! Azınlık insanı da Yeni Demokrasi Partisi’nin Azınlık politikasından dolayı Yeni Demokrasi Partisi’nden uzaklaştı! Varsın Başbakan Miçotakis bir defa değil, isterse bin defa Gümülcine’ye gelsin ve bin defa “İsonomia-İsopolitia” dan (yasalar önünde eşitlik) bahsetsin, artık para etmiyor. Neden mi? İç piyasaya söylenen başka, uygulanan başka! Sözde medeni Avrupa’ya Azınlığı bir model olarak gösteriyorlar ve anlatıyorlar! Batı Trakya’da özellikle Azınlıkta her şey süt liman dersiniz.

PASOK-KİNAL

Gelelim PASOK-KİNAL Partisi’ne. Bir zamanların Andreas Papandreu’nun Azınlığa yönelik o “sinsi” ama azıcık olsun yumuşak davranış şekli olan PASOK’undan artık geriye eser kalmadı. Bir ara Azınlık insanı Yeni Demokrasi’den kurtulmuşçasına Yunanlı PASOK’çudan daha PASOK’çu olmuştu. Seçim sonuçları açıklandığında Batı Trakya’da seçim haritası yeşile boyanırdı.

Ama gelin bugün görün o eski PASOK’tan da eser kalmadı. Hele hele şu an Andrulakis Nikos diye bir başkanı var, evlere şenlik. Yunanistan genelinde seçim bölgelerinde yıllarca partinin içinde olan Yunanlı adaylar dahi son döneme birer birer istifa ediyor ve kaçan kurtuluyor. Bu PASOK bu anlayış ve haliyle ülkeye ne verebilir ki? Azınlığa da olumlu yönde adım atabilir mi? İşte meydan….

Nikos’un yaptıklarına baksanıza, bir defacık olsun Azınlıkla gelip konuşmadı, kaldı ki ülke seçimlere gidiyor. Bir de Niko başkan Azınlığın nabzını yoklamadan, kendi önüne sürülen isimleri aday olarak gösterme hazırlığı içinde olduğu görülüyor.

Eeee, “Nikocuğum”, “çocuğum” o zaman Azınlığın görmeye değil, asla görmeye tahammül etmediği kişiyi aday gösterirsen, alacağı oyu da hesaba kat derim. Bu da ne demek oluyor? Sen de PASOK’u Azınlıktan uzaklaştırdın, Azınlık da PASOK’tan uzaklaşmasını bilir. Bunu da hesaba katarsan iyi olur Niko!. Bak sonra sen de koltuğundan olursun. Eğer Rodop ve İskeçe’den birer sandalye alamazsan vay ki haline.. Ama bu isimlerle değil. Geç onları Niko……

Aleksis’in SİRİZA’sına gelince!

Az yazacağım, ama öz yazacağım. Sintrofe Aleksi, Hükümete geldiğinizde Azınlığı Kammenos denilen bir Savunma Bakanı “herifin” eline teslim ettin. Bunu asla unutmadık! Bu defasında da belki bu Azınlık insanı sana bir şans daha tanır. Ama inan bunun ötesi olmaz! Bunu sen de iyi biliyorsun “SİNTROFE”

KKE Komunist Partisine değsem ne olur değdirmesem ne olur. Onlar hiç bir zaman Azınlıkla oturup konuşmadılar. Rodop ilinde bir Fakirle yattılar, Fakirle kalktılar. Onun için de Azınlık da Fakir kaldı, KKE da Fakir kaldı. Bu defasında da aynı tas aynı hamam…

Şimdiiii, burada durun derim….

DEB Partisi’ne gelince, onu da Avrupalılara soruyorum!

Ey Avrupa! Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan’da seçim barajı yüzde 3. Eeee, baskılar sonucu ve uygulanan asimilasyon politikası sonucu Azınlığın şu anki rakamı ortada, 120.000 idi, şimdi kaç kaldı? Hani bizim özel uygulamalı temsil hakkı kontejanımız nerede?

DEB Partisi neden Parlamento dışında ki? Parlamento’da Azınlığı temsil eden bir parti olamaz mı? Olmamalı mıdır? Azınlık ülke barajını mevcut rakamlarla hiç bir zaman aşamayacağına göre, Azınlığın siyasi alanda Parlamento’da temsil hakkı olmasın mı? Diğer partilerden Milletvekilleri diyeceksiniz, o uygulama başkadır. Burada şahsi temsil hakkından bahsetmiyoruz, Özel statüyle verilmesi gereken Parti temsil hakkından söz ediyoruz. Bunu da mı bu Azınlığa çok görüyorsunuz?

Atina Azınlıkla konuşmuyor. Azınlığın her alanda haklarını vermiyor. Azınlığın taleplerini dikkate almıyor. Azınlığın milli kimliğini “Yunanlı Müslümanlar” olarak değiştiriyor. Dini konularına müdahale ediyor. Müftüsünü seçtirmiyor, ki Lozan bunu öngörüyor. Vakıflarında da seçim yaptırtmıyor. Atina tüm bu yukarıdakileri keyfi uygulamayla ve kendisine uyan atama şekliyle yapıyor.

Eeee, Lozan’ı kim deliyor? Yunanistan Lozan’ı harfiyen uyguladığını söylüyor. Neden gelip görmüyorsunuz? Geldiğinizde de Fanari’de balık restoranlarında size misafir olarak sunulan Uzo-Kalamar yiyorsunuz ve tekrardan Brüksel’e dönüyorsunuz. Dönünce de unutuyorsunuz. Bunun için geliyorsanız gelmeyin…

Ey Atina! Ey Brüksel! Bu Azınlık, ülkesinin Anayasası’na, Yasalarına, Sınırlarına tam saygıyla bağlı. İnsan gibi yaşamaktan başka ne bir niyeti, ne de bir talebi olmadı! olmayacak da! Yeter ki sizler de üzerinize düşeni yapın!

Peki bu Azınlık Atina ile nasıl köprü oluşturacak? Nasıl konuşacak? Bunun cevabını verin biz de bilelim….

Sakın diğer siyasi partilerdeki Azınlığın siyasilerinden bahsetmeyin, çünkü onlar o ait oldukları partinin tüzüğünün dışına çıkamıyor. Buna da müsaade edilmiyor. Partiler kanunu bunu da belirlemiş. O zaman bu Azınlığı temsilen bir Başkanıyla Parlamentoda bir siyasi partisi olmasın mı? Hani demokrasi? Nerede insan hakları?

Gelelim neticeye…Çare sabırdır. Ama onun da bir sınırı, bir de kırmızı çizgisi vardır… Beklentiler tükendiğinde, bıçak kemiğe dayandığında artık bu Azınlık daha da dayanamaz bunu bilesiniz…

Azınlığın 1988 yılına geri dönmesini isterseniz o ayrı bir konu. Biz demokrasiye, insan haklarına, Uluslararası Anlaşmalara inanıyoruz, inanmaya güvenmeye devam edeceğiz.

Biz ülkemiz Yunanistan’ı saydık, sevdik. Karşılığında istediğimiz tek şey eşit birer vatandaş olarak tüm haklara sahip bir Azınlık olarak yaşamaktır. Bu Azınlığın Türklüğünden, Müslümanlığından neden bu kadar korkuyorsunuz? Biz batı Trakya’da barışın, huzurun ve birlikte yaşamın teminatı olduğumuzu yıllarca ispat ettik. Bakınız, bizim Azınlığımızı Avrupa’ya model olarak gösteriyorsunuz ve gurur duyduğunuzu söylüyorsunuz. O zaman sözde değil, özünde gerekeni yapın… Bunun karşılığını verin. Başka birşey istemiyoruz…..

Haberin devamını oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rastgele Haberler

Başa dön tuşu