Türkiye ve Yunanistan Kardak’ta Nasıl Savaşın Eşiğine Geldi
Tarih 30 Ocak 1996, Türkiye ve Yunanistan bu tarihin o karanlık gecesinde nasıl savaşın eşiğine geldi.
Tarih 30 Ocak 1996, Türkiye ve Yunanistan bu tarihin o karanlık gecesinde nasıl savaşın eşiğine geldi.
Türk-Yunan ilişkilerindeki anlaşmazlıklar zincirinin bir halkasını oluşturan Kardak kayalıkları krizinin üzerinden tam 28 yıl geçti. İki ülkeyi savaşın eşiğine getiren, Bodrum ile Yunanistan’ın Kalimnos (Kilimli) adası arasında kalan ve iki ıssız kayalıktan oluşan Kardak; Yunanistan’da İmia kayalıkları olarak tanımlanıyor.
30 Ocak 1996’da Türk ve Yunan savaş gemileri ile komandolarını karşı karşıya getiren bu kriz, aslında o gün değil; 25 Aralık 1995’te “Figen Akat” adlı bir Türk yük gemisinin bu kayalıklarda karaya oturmasıyla başlayacaktı. Bu gün de olduğu gibi o dönem de o gemiyi oturduğu kayalıklardan kurtarmak için Kalimnos (Kilimli) adası liman müdürlüğünün yardımını reddeden Türk kaptan “kayalıkların Türkiye’ye ait olduğunu ve gemisini Türk makamlarının kurtarmasını” talep etti.
Bunun üzerine Yunan liman müdürlüğü, Yunan Dışişleri Bakanlığı’nı; Yunan Dışişleri Bakanlığı da Türk Dışişleri Bakanlığı’nı bilgilendirdi. Nitekim “Figen Akat” Türk gemisi 28 Aralık 1995’de iki Yunan römorku tarafından kurtarılarak Türk limanına çekilecekti. Bu olayın ertesi günü, 29 Aralık’ta, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’na “Kardak Kayalıklarının Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı olduğunu; dolayısıyla kayalıkların Türk egemenliğinde bulunduğunu” bildirdi.
Kayalıkların aidiyeti ile ilgili iki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasında yapılan yazışmalardan bir sonuç çıkmadı. Daha sonra günümüze kadar “sorun” olacak bu olay “askıya” alınmıştı ki; yaklaşık bir ay sonra bu sorun iki ülkenin gündemine misliyle oturacaktı.
TV kanalları ve kriz
Yunan televizyon kanalları, 24 Ocak 1996’da “Türkiye’nin İmia (Kardak) kayalıklarını talep ettiğini” ön plana çıkartan haberler yayınlamaya başladı. O dönemde Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Ümit Pamir görevdeydi. Gazetecilerin kendisine konuya ilişkin yönelttikleri soruya, “bu gibi gemi oturma-kurtarma olaylarının Ege gibi karmaşık bir coğrafyada sıkça yaşandığını” dile getirmişti.
25 Ocak 1996’da Kalimnos (Kilimli) adasının milliyetçi Belediye Başkanı Dimitris Diakomihalis, bir polis, bir papaz ve bir gazeteci eşliğinde adanın 6.5 mil mesafesindeki Kardak’ın iki kayalığından ilkine çıkarak, kamıştan yapılmış derme çatma direkli bir Yunan bayrağı diker. Bu olay Türk tarafında kısa sürede yayılır.
27 Ocak tarihinde, Hürriyet İzmir bürosundan iki Türk gazeteci aynı kayalığa gazetenin helikopteri ile iner ve Yunan bayrağını indirerek aynı derme çatma direğe bir Türk bayrağı çeker. Karşılıklı çekip indirilen bayrakların TV görüntüleri her iki ülkede büyük infial yarattı. Halk televizyonların karşısına geçer olup bitenleri haber bültenlerinden öğrenmeye çalışır.
Olay giderek büyümeye başlar
28 Ocak’ta Yunanistan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir bot, Türk bayrağını indirdi ve Yunan bayrağı dikmemesi için aldığı kesin talimata rağmen-birinci kayalığa hem Yunan bayrağı dikti hem de bayrağın korunması amacıyla gece vakti aynı kayalığa bir grup komando çıkarıldı.
Bu konuda farklı düşünen dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’un Savunma Bakanı Gerasimos Arsenis’i azarladığı iddia o dönem edilmişti.
29 Ocak’ta Yunanistan Başbakanı seçilen Kostas Simitis, Parlamento kürsüsünde yaptığı konuşmasında Türkiye’ye “Olası bir saldırıya karşı tepkimiz çok sert olacaktır” mesajını verdi. Parlamentoda soğuk bir hava esti. Milletvekilleri zaten günlerden beri yaşanan gerginliği yakından takip ediyordu.
“O bayrak inecek; o asker gidecek”
Akabinde, 30 Ocak’ta dönemin Türkiye Başbakanı Tansu Çiller TBMM’de yaptığı konuşmasında Yunan bayrağını ima ederek “O bayrak inecek; o asker gidecek” mesajını verdi ve aynı günün gecesi 10 Türk komando ikinci kayalığa çıktı.
Aynı gece Yunan Deniz Kuvvetleri’ne ait “Navarino” fırkateyninden havalanan bir helikopter Türk komandoların çıktığı ikinci kayalığın üzerine keşif uçuşu yaparken hava muhalefetine yakalandı.
Helikopterin savrulduğunu gören bölgedeki Türk donanmasına ait “Yavuz” fırkateyni, – iddialara göre – helikoptere yardım etmek için gemiye iniş yapmasını önerdi. Daha sonra bu yardımı reddettiği öğrenilen helikopter düşecek ve içindeki üç deniz subayı kaza yerinde can verecekti.
Yunan askeri helikopterinin düşüş nedenleri Yunanistan’da hala bu gün de tartışılmaya devam ediyor. Kimi çevreler, üç subayın hayatını kaybettiği helikopterin “Türk komandoları tarafından tarandığına ve düşürüldüğüne” inanırken; resmi raporlarda, “helikopterin arızalandığı ve hava muhalefeti nedeniyle denize düştüğü” belirtiliyor.
“Türklerle çatışmaya girersek sonucu ne olur?”
Her iki ülkede kurulan kriz masalarında adeta bir savaş hazırlığı hakimdi.
Türk ve Yunan basınında zaman zaman yayınlanan ve yalanlanmayan bilgilere göre krizin tırmandığı saatlerde Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, dönemin Genelkurmay Başkanı Oramiral Hristos Liberis’e “Türklerle çatışmaya girersek sonucu ne olur?” sorusunu sorduğu biliniyor.
Genelkurmay Başkanı Oramiral Liberis’in Simitis’e yanıtı, “Şu anda biz avantajlı durumdayız. İlk darbeyi biz indirirsek çatışmayı kazanırız. Savaş çıkarsa sonucunun ne olacağına dair garanti veremem. Ama izin verin hemen güçlü bir darbe indirelim” dediği belirtiliyor.
Başbakan Simitis bu cevabı aldıktan kısa sure sonra, o kriz saatlerinde Türk komandoların çıktığı ikinci kayalıkların bombalanmasında ısrar eden Liberis’i görevden aldı.
Diğer tarafta, Başbakan Tansu Çiller ile dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya arasında da bir gerginlik yaşandığı iddia ediliyordu. İddialara göre Tansu Çiller Türk komandoların Yunan komandoların çıktığı kayalıklara çıkmasını öneriyordu. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın ise Çiller’e “bunun genel bir savaşa yol açabileceği için Başbakan’ın değil; Meclis kararının gerektiğini” söylediği, komandoların ikinci kayalıklara çıkması kararının alındığı belirtiliyordu.
“No flags, No ships, No troops” (Bayraklar, gemiler, askerler çekilsin’)
31 Ocak’ta devreye ABD girdi. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un verdiği talimatla ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrook tarafları aradı ve “bayraklar, gemiler ve askerler çekilsin” anlamına gelen “No flags, No ships, No troops” formülü üzerinde bir uzlaşı sağlandı.
Başbakan Simitis’in, krizin sona erdiği saatlerde Yunan Parlamentosu’nda yaptığı konuşmasında ABD’ye teşekkür etmesi, muhalefet partileri kadar; iktidardaki PASOK’un milliyetçi kanadının da büyük tepkisine yol açmıştı.
Bitmeyen sorun biter mi?
Kardak kayalıkları, aradan 28 yıl geçmesine rağmen iki ülke arasında halen bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor. Yunanistan’a göre, Kardak kayalıkları 1923 Lozan anlaşması ve 1947 Paris anlaşması uyarınca İtalya’dan Yunanistan’a geçen ada, adacık ve kayalıklar listesinde yer alıyor ve yakınındaki Kalimnos (Kilimli) adasının envanterinde bulunuyor.
Türkiye’ye göre ise Kardak kayalıkları, Ege Denizi’nde benzeri ada, adacık ve kayalıklar gibi Lozan ve Paris anlaşmalarında adı geçmeyen ve aidiyeti belirsiz iki kaya parçasından oluşmakta ve Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı bulunuyor.
Bildiğim kadarıyla son yıllarda bu kayalıklara ne Türk ne de Yunan bayrakları çekiliyor. Sadece bölgede balık avlayan Türk ve Yunan balıkçılar arasında arada bir çıkan anlaşmazlıklar, yine karşı karşıya gelen Türk ya da Yunan sahil koruma botları tarafından gideriliyor. Zaman zaman yaşanan gerginlikler neticesinde iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları o bilinmiş açıklamaları yapmaya devam ediyor.
Anlaşılan aradan 28 yıl geçmesine ragmen Ege Denizi’nde Kardak krizi ve benzeri krizler yaşanmaya devam edecek. Ancak ve sadece üçüncü taraflar karışmadan iki ülkeyi yöneten liderler cesur adımlar atarak bu soruna çözüm bulmalarıyla sona erecek.