
Silahlanma Yarışı Mı? Gerçek Diplomasi Mi? Türkiye İle İlişkilerde Yunanistan’ın Çıkmazı!
Yunanistan’ın hem devasa silah harcamaları hem de Türkiye karşıtı eksenlere dahil olma politikası, iyi komşuluk ilişkileri kurma iddiasıyla taban tabana zıttır. Atina, kısa vadeli askeri caydırıcılık peşinde koşarken, uzun vadeli ekonomik refahını ve bölgesel barış potansiyelini tehlikeye atmaktadır.
Başbakan Miçotakis, Singapur’da düzenlenen “Bloomberg Yeni Ekonomi Forumu”nda Bloomberg Genel Yayın Yönetmeni John Micklethwait ile bir söyleşi yaptı. Miçotakis söyleşide sarf ettiği, Türkiye ile ilişkilerin geleceğine dair umutlu sözler, Atina’nın dış politikasındaki derin çelişkiyi gözler önüne sermektedir.
Miçotakis, gerilimi tırmandırmadan (yani “termometreyi yükseltmeden”) tartışmanın bir yolunu bulmayı amaçladıklarını söyledi. Başbakan, bu çağrıyı yaparak diyalog kapısını açık tutma niyetini belirtirken, bu söylem devasa askeri harcama programları, Rafale savaş uçakları alımı ve Türkiye karşıtı bölgesel ittifaklar (İsrail dahil) kurma eylemleriyle keskin bir tezat oluşturmaktadır.
Bir yandan komşusuna barışçıl müzakere teklif eden, diğer yandan ise ordusunu rekor seviyelerde güçlendiren bir Yunanistan, mantıksal bir açmazın içindedir. Bu, silahlanma yoluyla masada güç elde etme çabasının, iyi ilişkilere giden doğru yol olmadığını; tam tersine, ekonomik refahı baltalayan, sosyal sistemleri çökerten ve bölgesel gerilimi kalıcılaştıran yanlış bir strateji olduğunu kanıtlamaktadır. Türkiye ile müzakere masasına “güçlü” değil, “barışçıl” ve “hukuka saygılı” bir vizyonla oturulmalıdır.
Yunanistan’ın dış politika gündeminin merkezinde, geleneksel rakibi ve komşusu Türkiye ile olan ilişkileri yer almaktadır. Son yıllarda Atina, bir yandan Ankara ile diyalog kapısını açık tutma isteğini belirtirken, diğer yandan askeri gücünü kayda değer ölçüde artırma stratejisini benimsemiştir. Fransa ve ABD gibi stratejik ortaklardan milyarlarca avroluk savaş uçağı, fırkateyn ve diğer savunma sistemlerinin tedariki, bu stratejinin somut göstergeleridir. Ancak bu yaklaşım, yani orduyu güçlendirerek iyi ilişkiler kurma arayışı, Yunanistan’ı tehlikeli ve verimsiz bir yola sokabilir.
Yunanistan’ın hem devasa silah harcamaları hem de Türkiye karşıtı eksenlere dahil olma politikası, iyi komşuluk ilişkileri kurma iddiasıyla taban tabana zıttır. Atina, kısa vadeli askeri caydırıcılık peşinde koşarken, uzun vadeli ekonomik refahını ve bölgesel barış potansiyelini tehlikeye atmaktadır.
Silah Alımlarıyla Güç Kanıtlama Yanılgısı
Yunanistan’ın askeri harcamalarını artırmasının ardındaki temel motivasyonlardan biri, müzakere masasında “güçlü” pozisyonunu kanıtlama arzusudur. Bu stratejinin mantığı, askeri dengeyi kendi lehine çevirerek Türkiye’yi taviz vermeye zorlamak veya en azından caydırıcılığı sağlamaktır.
Ancak, bu bakış açısı bir dizi ciddi yanlışlığı barındırır:
Tırmanma Sarmalı
Askeri harcamalar, Türkiye’den kaçınılmaz bir karşılık doğurur. Türkiye’nin de kendi yerli savunma sanayisini ve tedariklerini artırması, iki ülke arasındaki askeri dengeyi sürekli olarak yükselen bir maliyetle koruma mücadelesine dönüştürür. Bu, bir silahlanma yarışı sarmalından başka bir şey değildir ve bölgedeki gerilimi kalıcılaştırır.
Maliyet ve Kaynakların Yanlış Kullanımı
Milyarlarca euroluk savunma harcamaları, Yunanistan gibi ekonomik zorluklardan yeni çıkmış bir ülke için büyük bir yüktür. Bu kaynaklar, ekonomik büyümeyi destekleyecek, genç işsizliği azaltacak, eğitim veya sağlık sistemini iyileştirecek verimli alanlara aktarılmak yerine, kısa ömürlü bir “güvenlik” hissine yatırılmaktadır. Gerçek güvenlik, ekonomik refah ve toplumsal istikrarla sağlanır.
Müzakere Masasında Gücün Tanımı
Diplomasi ve komşuluk ilişkilerinde gerçek güç, ne kadar çok savaş uçağınız olduğuyla değil, uzlaşma kapasiteniz, ekonomik cazibeniz ve uluslararası hukuka olan bağlılığınızla ölçülür. Müzakereyi sadece askeri baskı aracı olarak görmek, kalıcı ve sürdürülebilir çözümleri imkansız kılar.
İyi İlişkiler Silahlarla Kurulmaz
Yunanistan’ın aynı anda hem büyük bir silahlanma programı yürütüp hem de Türkiye ile iyi niyetli ve yapıcı ilişkiler kurmayı beklemek, çelişkili bir yaklaşımdır. Bir komşuyu düşman olarak algıladığınızı gösteren bir askeri yığınak yaparken, o komşudan samimi bir işbirliği eli beklemek gerçekçi değildir.
İyi ilişkiler, karşılıklı güven inşası ve ortak çıkar zemininde yükselir. Bu, aşağıdaki adımlarla çok daha etkili bir şekilde başarılabilir:
Güven Arttırıcı Önlemler (GAÖ) Üzerine Odaklanma
Silah alımlarını azaltma sinyali vermek ve onun yerine askeri GAÖ’leri (örneğin sıcak hatların kurulması, Ege’de askeri tatbikatların eş zamanlı durdurulması) derinleştirmek, iki tarafın da gerilimi düşürme niyetini gösterir.
Ekonomik ve Sosyal İşbirliği
Enerji, turizm, ticaret ve sivil savunma (deprem yardımı gibi) alanlarında somut işbirliği projelerini öne çıkarmak, halklar arasında ve hükümetler arasında pozitif bir gündem oluşturur.
Hukuka Dayalı Çözümün Önceliği
Sorunlu alanlarda (kıta sahanlığı gibi), tarafların uluslararası hukuka saygı çerçevesinde (örneğin Lahey Adalet Divanı) çözüm arayışına girmesi, askeri baskıdan çok daha meşru ve kalıcı bir yoldur.
Gerçekçi ve Barışçıl Bir Vizyon
Yunanistan, Türkiye ile ilişkilerini sadece askeri denge perspektifinden değerlendirdiği sürece, bölgesel istikrar ve kendi ulusal çıkarları için ağır bedeller ödemeye devam edecektir. Milyarlarca euronun savaş uçaklarına harcanması, ne Türkiye’yi siyasi olarak dize getirecek ne de Ege’deki gerilimi kalıcı olarak sonlandıracaktır.
Yanlış yoldan dönülerek, harcamaları silaha değil, diplomasiye, ekonomik işbirliğine ve uluslararası hukuka olan güvene kaydırmak, Yunanistan’ın bölgede aradığı gerçek güvenliği ve uzun vadeli istikrarı sağlayacaktır. Silahlar müzakere masasında bir argüman değil, sadece bir gerginlik kaynağıdır.
Bu stratejik ortaklık, Atina’nın gözünde, Türkiye’ye karşı bir güvenlik şemsiyesi ve uluslararası alanda ek bir diplomatik destek sağlamaktadır. Ancak, bu durumun da uzun vadede Yunanistan’a faydadan çok zarar getirme riski bulunmaktadır.
Yunanistan’ın İsrail ile Artan Askeri ve Stratejik İşbirliği
Yunanistan, sadece silah alımlarına dayanmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgesel ittifaklar kurarak Türkiye’ye karşı dolaylı bir dengeleme (balancing) stratejisi izliyor. Bu stratejinin en belirgin örneklerinden biri, son yıllarda zirveye ulaşan Yunanistan-İsrail-Güney Kıbrıs Üçlü Mekanizması ve özellikle İsrail ile kurulan derin askeri işbirliğidir.
İsrail Peşine Takılmak: Yanlış Bir Güvenlik Şemsiyesi
Yunanistan’ın, askeri harcamalarını artırma çabaları, bölgesel ittifak arayışlarıyla paralel ilerlemektedir. Bu ittifakların merkezinde, Doğu Akdeniz’deki enerji ve güvenlik meselelerinde Türkiye ile farklı düşünen bir güç olan İsrail yer almaktadır. Atina, Tel Aviv ile yaptığı ortak tatbikatlar, istihbarat paylaşımı ve askeri satın almalar (özellikle İnsansız Hava Araçları ve savunma teknolojileri) yoluyla işbirliğini en üst düzeye çıkarmıştır.
Bu stratejik ortaklık, Atina’nın gözünde, Türkiye’ye karşı bir güvenlik şemsiyesi ve uluslararası alanda ek bir diplomatik destek sağlamaktadır. Ancak, bu durumun da uzun vadede Yunanistan’a faydadan çok zarar getirme riski bulunmaktadır.
İlişkileri Daha da Kutuplaştırma
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde bu denli derin bir askeri ittifaka girmek, Atina’nın Ankara ile olan ilişkilerini daha da kutuplaştırmakta ve güven ortamını tamamen yok etmektedir. Türkiye, bu durumu kendisine yönelik doğrudan bir çevreleme (containment) politikası olarak algılamaktadır. Bu algı, diplomatik çözümleri zorlaştırmakta ve Ege’deki gerilimin potansiyelini yükseltmektedir.
Bölgesel İstikrarı Tehdit
Türkiye, Yunanistan ve İsrail gibi üç önemli gücün açık bir askeri-politik eksen oluşturması, Doğu Akdeniz’deki güvenlik ikilemini (security dilemma) derinleştirmektedir. Bu durum, bölgedeki diğer aktörleri de (örneğin Mısır veya Filistin konusunda) taraf seçmeye zorlayarak istikrarı baltalamaktadır.
Vekalet Çatışması Riski
Yunanistan, Türkiye ile kendi sorunlarını çözmek yerine, İsrail’in bölgesel rekabet stratejilerine yedeklenmiş bir pozisyona düşme riski taşımaktadır. Türkiye ile olan anlaşmazlıklarında, üçüncü bir gücün önceliklerine bağımlı hale gelmek, Atina’nın kendi dış politika manevra alanını daraltmaktadır.
Sonuç: Ulusal Çıkarların Yeniden Tanımı
Yunanistan’ın hem devasa silah harcamaları hem de Türkiye karşıtı eksenlere dahil olma politikası, iyi komşuluk ilişkileri kurma iddiasıyla taban tabana zıttır. Atina, kısa vadeli askeri caydırıcılık peşinde koşarken, uzun vadeli ekonomik refahını ve bölgesel barış potansiyelini tehlikeye atmaktadır.
Türkiye ile ilişkileri geliştirmek, askeri satın almalardan veya Türkiye’nin bölgesel rakipleriyle stratejik ittifaklar kurmaktan değil; diyaloğa öncelik vermekten, uluslararası hukuka dayalı kalıcı çözümlere odaklanmaktan ve karşılıklı güven inşa etmekten geçer. Aksi takdirde, Yunanistan sadece bölgesel bir silahlanma yarışının ve bitmek bilmeyen gerginliklerin bir parçası olmaya mahkum kalacaktır.
İlhan TAHSİN