Yunanistan Haber

“Pozitif Bir Gündeme Ulaşmak Dış Baskılardan Uzak Olmayı Gerektirir”

"Tayyip Erdoğan 2010 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: "Ülkemizin enerjisi ve umudu hayali düşmanlar adına heba edilmiştir. Türkiye yıllardır "asıl olan insan kaynağıyla, gençliğiyle, yani geleceğiyle" uğraşmak yerine, içeride ve dışarıda üretilen hayali düşmanlarla uğraşmaktadır.” İfadesine şunu eklemek isterim: Dış politikada yıkmak kolaydır, inşa etmek zordur.”

Yunanistan eski Başbakanlarından Yorgo Papandreu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Perşembe günkü Atina ziyareti öncesinde Kathimerini gazetesinde yayınlanan makalesinde Yunanistan-Türkiye ilişkilerine değindi.

Papandreu, “Yunanistan-Türkiye ilişkisi bilinen farklılıklarımıza rağmen daha geniş bölge için bir istikrar unsuru olarak ortaya çıkabilir ve çıkmalıdır, bu geçmişte başarıldı.” İfadelerini kullanıyor.

Papandreu makalesinde, Türk mevkidaşı rahmetli İsmail Cem ile Dışişleri Bakanı olarak Balkanlar ve Orta Doğu’daki işbirliğine değiniyor ve aralarındaki (Yunanistan-Türkiye) en kötü gerilimlerden birinde bile, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve Filistin Yönetimi lideri Yaser Arafat’ı ziyaret ettiklerini belirtiyor.

Yorgo Papandreu, Helsinki’deki anlaşmayı ve daha sonra iki ülke arasında imzalanan anlaşmaları ve iki ülkeyi ikili düzeyde bölen sorunların çözümü için ortak bir yol bulma çabasını hatırlatıyor.

Yorgo Papandreu makalesinde özetle şunlara yer veriyor:

“Diyalog, gerçek sorunların tanımlanmasına ve toplumsal patlamalardan etkilenen hayali değerlendirmelerin önlenmesine yardımcı oluyor”

“1999 yılındaki Türk-Yunan yakınlaşmasıyla başlattığımız ve başardığımız, sonraki hükümetlerin de bazı adımlarla sürdürdüğü çalışmalar, geleceğe önemli bir miras oluşturmaktadır. Kıta sahanlığı ve Kıbrıs meselesine de yaklaştık ama hükümet değişikliği gibi siyasi koşullar bu gidişatı fiilen durdurdu.

Son Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nden yedi yıl sonra, 7 Aralık’ta Atina, Yunanistan-Türkiye Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin yeni toplantısı için Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden ağırlayacak. Benzer ziyaretler ne kolay ne de otomatik olarak çözüm sağlıyor.

Hatta ziyaretin reddedilmesi yönünde sesler bile var. Muhtemelen zayıflığı ve korkuyu gösteriyorlar. Deneyimlerim diyor ki diyaloğun pek çok olumlu etkileri var. Pozisyonlarımız adil, ‘kırmızı’ çizgiler belli ama bunların da açık ve sürekli ifade edilmesi gerekiyor.

Diyalog, gerçek sorunların tanımlanmasına ve toplumsal patlamalardan etkilenen hayali değerlendirmelerin önlenmesine yardımcı oluyor. Gerçek korkuların anlaşılmasına yol açabilir, aynı zamanda ulusal ve jeopolitik ortak çıkarların belirlenmesine de yol açabilir. Dürüst ve samimi diyalog her iki tarafın niyetini ve sınırlarını ortaya çıkarıyor.

Bir çıkmaz ortaya çıksa bile diyalog, anlaşmazlıkların gelecekte yeni koşullar altında çözülmesi umuduyla geçici bir “modus vivendi”ye yol açabilir. Örneğin, diğer enerji kaynaklarına zorunlu geçiş nedeniyle birkaç yıl içinde hidrokarbon çıkarma konusunun önemi çok az olacak veya hiç olmayacak.

Pozitif bir gündeme ulaşmak, olgun bir yaklaşım ve dış baskılardan uzak olmayı gerektirir. İyi bir hazırlık ve ulusal konsensüs gerektirir. Ancak bu şekilde zamana karşı dayanıklı, sürdürülebilir ve barışçıl bir ilişki kurabiliriz. Gerekli bir koşul, iki taraf arasında karşılıklı saygıdır.

Son zamanlarda Ege’de aşırı uçuşlardan kaçınılması olumlu bir örnek, ancak bu elbette yeterli değil. Tayyip Erdoğan 2010 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: “Ülkemizin enerjisi ve umudu hayali düşmanlar adına heba edilmiştir. Türkiye yıllardır “asıl olan insan kaynağıyla, gençliğiyle, yani geleceğiyle” uğraşmak yerine, içeride ve dışarıda üretilen hayali düşmanlarla uğraşmaktadır.” İfadesine şunu eklemek isterim: Dış politikada yıkmak kolaydır, inşa etmek zordur.”

Haberin devamını oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rastgele Haberler

Başa dön tuşu