
Gerapetritis: “Türkiye İle Diyalog “Dondurulmuyor”
“Türkiye kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasını diğer konularla ilişkilendirdiği sürece sınırlandırma tartışması başlayamaz.”
“Türkiye kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasını diğer konularla ilişkilendirdiği sürece sınırlandırma tartışması başlayamaz.”
Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis, “Editörler Gazetesi”ne (Efimerida Sintakton) verdiği röportajda, “Güven ilişkilerinin kurulmasının tek geçerli yolu olarak Türkiye ile samimi bir diyaloğun geliştirilmesi, ulusal stratejik bir tercihtir” İfadelerini kullanıyor.
Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis “Editörler Gazetesi”ne verdiği röportajda özetle şunları dile getirdi:
“Türkiye kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasını diğer konularla ilişkilendirdiği sürece sınırlandırma tartışması başlayamaz”
Gerapetritis, “Diyalog anlayışı geliştirir, böylece donmaz. Yapılandırılmış diyalog ne kadar iyi ilerlerse, ilişkilerimizi inşa edeceğimiz temel de o kadar sağlam olacaktır. Deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin tartışmanın kapsamı konusundaki tutumlarımız önemli ölçüde farklıdır.
Yunanistan, uluslararası hukukun gerektirdiği üzere, uluslararası yargı önüne getirilebilecek tek uyuşmazlık olan kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırması dışında, egemenlik veya diğer konuları tartışmamaktadır.
Atalet ve hareketsizlik bir seçenek olamaz ve Türkiye ile ilişkilerimizde gerginliği önleme başarısını sürdürmek amacıyla çalışmaya devam etmeliyiz. Sonuçta diplomasinin görevi budur, uluslararası hukuka saygılı ve ulusal çıkarlarımızdan taviz vermeden barışı teşvik etmek bizim görevimizdir.
64 turluk keşif görüşmelerinden kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırması konusunda bir uzlaşıya bile varılamadığı gibi, Yunan hava sahasının yoğun şekilde ihlal edilmesinin de önüne geçilemedi; zira her an gergin bir olay yaşanması riski bulunuyordu. Son 18 ayda değişen şey, diyaloğun artık yapılandırılmış bir şekilde gerçekleşmesi ve geliştirmenin her aşamasında ilgili bilgilerin sağlanmasıdır.
Siyasi Diyalog, Pozitif Gündem ve Güven Artırıcı Önlemler olmak üzere üç temel ayak üzerinden somut ve elle tutulur sonuçlar üretildi.
Hava sahası ihlalleri neredeyse ortadan kalktı, Ege’deki kaçakçılık şebekeleri çökertildi, ikili ticaretin iki katına çıkarılması amacıyla pek çok önemli anlaşma imzalandı, on binlerce Türk vatandaşı ve aileleri kapıda vize programıyla on adamızı ziyaret etti, yerel ekonomilere rahatlama ve ekonomik imkânlar sağlandı.
Türkiye’nin iddiaları güncel veya yakın yıllara ait bir olgu değil, aksine onlarca yıl öncesine dayanan, adaların askerden arındırılması, “casus belli” (savaş nedeni), “Mavi Vatan”, “gri bölgeler” Türk hükümetinin Türk Petrolleri şirketine parsel devretmesi gibi iddialardır.
Birkaç ay içinde Türkiye’nin bu politikadan vazgeçeceğini beklemiyorduk, ama aramızdaki büyük ve dile getirilen görüş ayrılıklarına rağmen tartışabiliyor olmamız bir başarıdır. Ve Türkiye kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasını diğer konularla ilişkilendirdiği sürece sınırlandırma tartışması başlayamaz.
Karasularının genişletilmesi, Yunanistan’ın uluslararası hukuktan kaynaklanan tek taraflı, egemen ve devredilemez bir hakkıdır ve Yunan-Türk diyaloğunun konusu değildir. Bu yetkinin hangi zaman ve biçimde kullanılacağını seçmek tamamen Yunan Devleti’nin kendi inisiyatifindedir ve ulusal çıkarlar tek rehber ilkesidir.
“Yunan diplomasisi uyanık kalmaya devam ediyor, her türlü senaryoya hazır”
Suriye ve Ortadoğu’daki durum ise belirsizliğini koruyor, bizim kaygımız istikrarın sağlanması ve Suriye’nin yeniden inşasıdır. Bu geçişin sorunsuz, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının ruhuna uygun, kapsayıcı ve dış müdahalelerden uzak olması gerekiyor. Yeni hükümet hukuka dayalı olmalı ve Uluslararası Deniz Hukuku da dahil olmak üzere Uluslararası Hukuk’a sıkı sıkıya uymalıdır.
Türkiye-Suriye MEB anlaşması konusuna gelince Yunan diplomasisi uyanıklığını sürdürüyor ve olası görünmeyenler de dahil olmak üzere her türlü senaryoya hazır. Elbette, geçiş dönemi durumu böyle bir anlaşmayı meşru kılmaz.
Kıbrıs (Güney) Cumhuriyeti, komşu ülkeler ve Avrupa ortaklarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Olası bir deniz sınırlandırma konusu Avrupa sınırlarını da ilgilendiriyor. Dolayısıyla, son dönemde Avrupa yetkililerinin yaptığı müdahalelerden de göreceğiniz üzere, böyle bir ihtimal aynı zamanda Avrupa meselesidir.
Kıbrıs konusu
Kıbrıs sorunu, Yunan dış politikasının en önemli önceliklerinden biri. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından kişisel temsilcisi Maria-Angela Holguin’in atanması ve 15 Ekim 2024’te Kıbrıs (Güney) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile Kıbrıslı Türk lider (KKTC Cumhurbaşkanı) Ersin Tatar arasında ilk gayrı resmi görüşmenin yapılması BM Genel Sekreteri’nin gözetiminde. Cumhurbaşkanı (Güney) Hristodulidis ile Kıbrıs Türk lideri (KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar), 20 Ocak’ta BM özel temsilcisinin himayesinde Lefkoşa’da bir araya gelerek yeni sınır kapıları açma olasılığını ele aldılar.
Önümüzdeki dönemde, genişletilmiş formatta görüşmeler de dahil olmak üzere gelişmeler bekleniyor. Elbette, Yunan-Türk ilişkilerinin iyileşmesinin, müzakerelerin yeniden başlamasına nasıl katkıda bulunduğunu ve ilerlemesi için daha iyi koşullar yarattığını göz ardı edemeyiz. Ocak ayı sonunda BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görev süresinin yenilenmesine ilişkin Kararı’nın kabul edilmesi bekleniyor.
Seçilmiş bir üye olarak Yunanistan, Güvenlik Konseyi içerisinde hedefli adımlar atarak, mümkün olan en iyi sonucu elde etmemizi sağlamıştır. UNFICYP’in görev süresinin yenilenmesi, Güvenlik Konseyi Kararları çerçevesinde Kıbrıs sorununa sürdürülebilir ve adil bir çözüm bulunması yönündeki çabalara şüphesiz katkı sağlayacaktır.
“Yunanistan’ın 1 Ocak’ta başlayan ve iki yıl sürecek olan BM Güvenlik Konseyi seçilmiş üyeliği”
Yunanistan’ın 1 Ocak’ta başlayan ve iki yıl sürecek olan BM Güvenlik Konseyi seçilmiş üyeliğinin, ülkenin artan diplomatik sermayesinin uluslararası toplum tarafından tanınmasının doruk noktası olduğu bir gerçektir. İlke ve değerlere dayalı bir dış politika izleyerek, uluslararası hukuku pusula edinerek Yunanistan güvenilir bir muhatap haline gelmiştir ve amacımız Kuzey ile Güney, Doğu ile Batı arasında bir köprü işlevi görmektir.
Ülkemizin girişimleri, daha önce belirlediğimiz öncelikler çerçevesinde, yani Anlaşmazlıkların Barışçıl Çözümü, Uluslararası Hukuka Saygı, Kadınlar, Barış ve Güvenlik, İklim Değişikliği ve Güvenlik, Silahlı Çatışmalarda Çocuklar ve Deniz Güvenliği çerçevesinde ilerleyecektir. Ayrıca, Yunanistan, önümüzdeki Mayıs ayında Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını yürütecek olması nedeniyle, olağan uygulamaya göre BM Genel Sekreteri’nin de davet edildiği açık ve üst düzey bir tartışmayı düzenleme fırsatına sahip olacak.
Güvenlik Konseyi’ndeki iki yıllık katılımımızla hedefimiz, öncelik olarak belirlediğimiz politikaları ilerletmek, küresel barış ve refaha katkıda bulunmak, aynı zamanda gezegendeki önemli ve etkili ülkelerle ittifaklar kurmaktır. Yunanistan, ABD ile birlikte Kızıldeniz’de deniz güvenliğinin önemine ilişkin 2025 yılı için Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği ilk kararı hazırladı bile.
“3-4 Şubat’ta Kudüs, Ramallah ve Amman’da olacağım”
İsrail’i destekleme yönündeki stratejik tercih, Yunanistan’ın Araplarla olan geleneksel bağlarını koparmadı. Atina’daki Arap ülkelerinin diplomatik misyon başkanlarıyla düzenli toplantılar yapıyorum, Arap Birliği Genel Sekreteri’yle düzenli olarak görüşüyorum. Ocak ayında Yunanistan’ın Mısır’la Kıbrıs’la (Güney) üçlü ittifaka katıldığını, ondan önce de Ürdün’le üçlü ittifakın olduğunu da hatırlatmak isterim.
Suudi Arabistan ile yakın zamanda gerçekleştirilen Stratejik İşbirliği Yüksek Konseyi toplantısında, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin stratejik niteliğini teyit eden ve Yunanistan’ı fiilen Suudi Arabistan’ın Avrupa’ya açılan kapısı haline getiren bir dizi anlaşma imzalandı.
Gazze’deki ateşkesin ardından bölgeyi ziyaret edecek ilk ülkelerden biri olacağız. 3 Şubat’ta Kudüs ve Ramallah’ta olacağım, ertesi gün de Ürdün’ün başkenti Amman’ı ziyaret edeceğim.
Yunanistan, bölgedeki tüm ülkelerle mükemmel ilişkiler sürdüren dünyadaki ender ülkelerden biridir. Çünkü biz hakikatin ve dürüstlüğün dilini konuşuyoruz. İşte bu şekilde, asimetrik bir dünyada, hem vatanımızı güvende tutmayı hem de Yunanistan’ın dünyadaki diplomatik etki alanını her geçen gün genişletmeyi başarıyoruz.”