ABD, Yunanistan’ın Güvenilirliğini Test Ediyor, Sağlam Kartlarını Çekmecesinde Gizliyor
ABD Yunanistan’ın güneyinden kuzeyine kadar konuşlanmış olabilir. Ancak bunun Amerika Birleşik Devletleri’nin bizzat ve sadece kendi çıkarı için bölgede yapılandığı asla göz ardı edilmemeli.
ABD Yunanistan’ın güneyinden kuzeyine kadar konuşlanmış olabilir. Ancak bunun Amerika Birleşik Devletleri’nin bizzat ve sadece kendi çıkarı için bölgede yapılandığı asla göz ardı edilmemeli.
Eğer bugün Amerikalılar Batı Trakya’nın Dedeağaç bölgesine ayak basmışlarsa, bunda eski ABD Atina Büyükelçisi Geoffrey Pyatt’ın altı yıllık bir çalışması olduğunu göz ardı edemeyiz.
Bugün Avrupa Birliği’nin sıvılaştırılmış doğalgaz ihtiyacının büyük bölümünü ABD karşılıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra Avrupa’nın Rus enerjisine olan bağımlılığını azaltmak amacıyla ABD ve Avrupa Birliği sıvılaştırılmış doğal gaz konusunda anlaştı.
İki tarafın anlaşmasına baktığımız zaman, ABD AB’ye 2022 yılı sonuna kadar en az on beş milyar metreküp LNG yakıt sağlamak zorunda. ABD’nin AB’ye 2030 yılına kadar da her yıl en az 50 milyar metreküp ilave LNG tedarik etmesi gerekiyor.
Atina’nın batısında, Megara Körfezi’nde Revithoussa adacığında bulunan LNG Terminali, Yunanistan’daki tek LNG terminalidir. Dolayısıyla Dedeağaç bölgesi tesadüfen seçilmedi.
Revithoussa LNG Terminalinin Balkan ülkelerine mesafesi uzak olması neticesinde ABD alternatif bölge arayışına girdi ve en yakın bölgelerden bir olan Dedeağaç’ı seçti. Çünkü Dedeağaç, bir enerji kavşağı konumuna geldi. Bölgeden geçen doğalgaz boru hatları Türkiye’den Yunanistan’a Dedeağaç üzerinden giriş yapıyor. Dolayısıyla ABD’nin Dedeağaç tercihi turizm ziyareti asla değil, sadece ticaret de değil, aynı zamanda stratejik bir noktaya konuşlanmak ve Türkiye’deki Boğazlar da dahil geniş bölgeyi askeri alanda da kontrol altında tutmak. Adeta bir kombinasyon niteliğinde.
Dedeağaç olayına bakıldığında sadece LNG olarak görmemeliyiz. Buraya yapılacak yatırım bizi aldatmamalıdır. Göreceksiniz ki kısa sürede ABD Dedeağaç bölgesine yeni yeni askeri noktalar inşa edecektir. Bunlar tutun hava savunma sisteminden, gelişmiş haberleşme ve radar üssünden, elektrik enerji üretimine kadar gidecektir.
ABD, aynı zamanda buradaki hareketliliği ile Yunanistan’ın dayanıklılığını, kendisine bağlılığını da test ediyor. Onun içindir ki ABD geçtiğimiz haftalarda Revithoussa adacığında bulunan LNG Terminaline gelen LNG gemisinin rotasını son anda değiştirdi ve LNG yüklü gemiyi Türkiye’ye yönlendirdi. Bu da Yunanistan’a bir mesaj içeriyordu. “Davranışını göreyim, benim alternatifim her zaman var“ mesajıydı. Bu hareketle ilgili Yunanistan’dan ses çıkmadı….
Öte yandan, ABD bölgede, her geçen gün gelişen, güçlenen ve bölgede çıkarlarını ön planda tutan ve korumak için ne gerekiyorsa yapan ve söz sahibi olan Türkiye‘siz de bu işlerin olmayacağını çok iyi biliyor.
Ancak ABD, Batı Trakya’da gelecek 50 yılın hesabını da yapıyor. Bugün eğer Batı Trakya’daki statü bu şekilde ise, Yunanistan’ın ilerleyen zaman içerisinde eksen kayması yaşaması sonucunda durumun tersine dönmesi planlarını da ABD çekmecesinde tutuyor. Dedik ya bu iş pazarlık işi, masa üzerine güçlü kartlarını süren zamanla kazanacaktır, bu hesap kitap da şimdiden iyi yapılmalıdır.
Gelelim ayakta alkışa ve alkışlanmaya…..
Ülkemiz Yunanistan’ı bu dönemde yönetenler Washington’da her ne kadar ayakta alkışlansa da, Yunanistan’ın Amerika’nın gözündeki güvenilirlik karnesi pek de temiz değil. Amerikalıların bunu unuttuklarını da zannetmeyelim.
Hatırlanacağı üzere NewYork Times’ın 29 Ekim 1987 tarihli haberini bir hatırlayalım: “Yunanlar, NATO Sırlarını Sovyetlere verdi.“
Bu haber o dönem Yunanistan’a epey sıkıntı yaratmıştı. Sıkıntı yaratan bu haberin içeriğine baktığımızda şu ifadeler yer alıyordu:
“ABD donanmasına füze parçaları temin eden firmada çalışan 2‘si sivil 3 Yunan, Harpoon, Stinger ve ESSM füzelerinin sırlarını Sovyetlere verdi.
Olayı ABD istihbaratı ortaya çıkardı ve sorgu altına alınan Yunanlar itirafta bulundu. ABD’li ve Yunan yetkililer, Stinger’ın teknik özelliklerinin Sovyetlere teslim edildiğini söyledi. Bu bilgiler, Sovyetlerin, aynı teknolojiyi SA-14 füzesine dahil etmesini sağladı.
Haberde, “Yunan yargı yetkilileri bugün, 37 yaşındaki bir Yunanlının, bazıları Sovyetler Birliği’nin NATO uçaksavar füzesinde kullanılan teknolojiyi kopyalamasına olanak sağlayan devlet sırlarını Sovyet ajanlarına sağladığı suçlamasıyla yargılanacağını söyledi” ifadesi vardı.
İddianameyi aktaran adli yetkililer, 20 Haziran 1984’te Yunan&ABD firması Standard Elektric’in eski müdür yardımcısı Yunan Megaloekonomou’nun ”Stinger’ın üretim programı ile ilgili olarak iki ila üç bin elektronik çip aldığını’ yazmış. Çiplerin akibeti belli değil.
Yetkililer, Standard Electric’in (ABD şirketi I.T.T’nin Yunanistan’daki yan kuruluşu) eski müdür Yrd. sanık Megaloekonomou’nun SSCB için casusluk yapmak ve uçaksavar silahı Stinger füzesi hakkında bilgi vermekle suçlandığını söyledi.
Mahkeme belgelerinde yer alan ifadesinde Megaloekonomou, SSCB ile işbirliği yaptığını kabul ediyor, ancak bilgilerin gizli olduğundan habersiz olduğu için suçsuz olduğunu iddia ediyor. İrtibatta olduğu üç Sovyet askeri istihbarat ajanını tanımlıyor.
Sanık, Sovyet ajanlarıyla ilk kez 1975’te bir ticari alışverişi sürdürmek için iletişim kurmuş. Neredeyse 10 yıl boyunca onlara NATO sırlarını aktarmış. Sadece söz konusu füzelerle sınırlı kalmamış olabilir. Soğuk Savaşın en kritik döneminde NATO’nun sırları sır değilmiş!
Yunan sanık, istismar edildiğini anlayınca, ajanlarla ilişkilerini kesmeye çalışmış ama rüşvet ve şantaj yaptıkları için bunu başaramamış. Ayrıca ajanlar tarafından sahte pasaportla Avusturya’ya gönderilmiş, ardından endüstriyel&askeri casusluk eğitimi için SSCB’ne gönderilmiş.
Yunan Megaloekonomou, donanmadaki bir Yunan astsubay ve bir Yunan-Amerikan elektronik şirketi için çalışan bir sivil ile birlikte, Harpoon, Stinger, ESSM füzeleri hakkında bilgi vermek suçlamasıyla Eylül 1985’te tutuklanmış. Memur ve diğer sivil beraat etmiş.
Suçlamalar, Yunanistan’daki Sovyet askeri istihbaratı G.R.U.’nun direktör Yrd. Sergei Bokhane tarafından ABD Hükümetine sağlanan bilgilere dayanıyor. Bokhane, Mayıs 1985’te ABD’ye kaçtı. Megaloekonomou’yu ve diğer Yunanları, Yunanistan’daki ajanları arasında tespit etti.”
Yukarıdaki NewYork Times arşiv haberi burada bitiyor. Ancak, Yunanların NATO sırlarını Sovyetlere vermesi bu olayla sınırlı değil.
Yunanistan ve Soğuk Savaş Kitabı’nın (Greece and the Cold War: Front Line State, 1952-1967) Sayfa 168-169’da kayda değer bir bilgi daha var.
1965 Mart’ında ABD, Kıbrıs’ın, Sovyet T-34 tanklarını ve o an için Mısır’a nakledilen karadan havaya füzeleri satın aldığını öğrendi.
ABD, füzeler Kıbrıs’a ulaştığında Türkiye’nin tepkisinin şiddetli ve kontrol edilemez olacağından açıkça korkuyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı George Ball, Yunanistan Büyükelçisi Matsas ile art arda yaptığı görüşmelerde, Yunan subaylarının Sovyet silahlarının kullanımı konusunda eğitilmiş olduklarına dair endişelerini dile getirdi.
Ball, geçmişte ABD Nike Hercules füzeleri konusunda eğitim almış olan Yunan subaylarının, kendi bilgilerine göre, Nike teknolojisinin sırlarını Sovyet eğitmenlerine açıklayabileceklerinden/açıklamış olabileceklerinden endişe ettiklerini söyledi.
Ball, Yunanistan, Mısır ve SSCB arasında herhangi bir gizli anlaşma olup olmadığını öğrenmek istedi. Bu, Yunanların Amerikalılar’dan ve NATO’dan Yunanistan’ın kuzeyindeki savunmasına yardım etmelerini istediği bir anda bir Yunan-ABD krizini başlattı.
Bunlar Yunan ordusunun NATO’ya çok sayıda ihanetinin yalnızca bilinenleridir. Hatta 2. örnekte de görüldüğü gibi bazılarının ortaya çıkmış olsa da gizli kaldığı da anlaşılıyor. YUNANİSTAN, NATO’NUN EN GÜVENİLMEZ ORTAĞIDIR.”
NewYork Times’ın 29 Ekim 1987 tarihli haberi bu şekildeydi….
Gelelim günümüze…
Bu bağlamda bakıldığında, ABD’nin Yunanistan’a ve Yunan ordusuna çok yönlü olarak hiç güvenmemesi nedeniyle bugün Yunanistan’ın her yanına üs kurduğunu düşünmek içten bile değil.
Onun için ABD’nin Dedeağaç konuşlanmasına da sevinmemek gerekir. Yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi “Amerika Birleşik Devletleri’nin bizzat ve sadece kendi çıkarı için bölgede yapılandığı asla göz ardı edilmemeli.